Kuyder

GENÇLİK YILLARIM, SİYASİ HATIRALARIM-4 (TOPAL REİS-2 )

 18-11-2013    22:27:23

1980 Yılında Sivas Mitinginden bir kare

 

GENÇLİK YILLARIM, SİYASİ HATIRALARIM-4 (TOPAL REİS-2 )

        Bizim Reis'i bir yazıda anlatmak haksızlık olur. Maddi ve manevi alandaki cömertliğini, siyasetteki heyecanını, koruma ve kollama azmini anlatmakla bitmez. Reis bu sakatlığına rağmen dilencilik yapmıyor. Ticaret yaparak on kişilik aileyi geçindiriyor. Hem de kendi inancı doğrultusunda harcamalarda yapıyordu. Hayvancılık yapıyor. Patates ve diğer hububat işleri yapıyor bunlardan para kazanıyordu. Sekiz çocuktan ikisi de özürlü (sağır ve dilsiz) idi. O'nun yerinde bir başkası olsa büyük bir ihtimalle dilenciliği tercih ederdi. Daha sonraki yıllarda İstanbul'a yerleşti. Ticaretini büyüterek hiç beklenmedik mal ve servete kavuştu.

          Seksenli yıllara(1980) yaklaşırken anarşi ve terör doruk noktaya ulaştı. Köyümüzde ikiye bölündü. İki kahvehane solcuların hakimiyetinde, orta kahvehane de sağcıların (İslamcıların) hakimiyetinde. Öğleden sonra orta kahvenin önüne gölge düşerdi. Biz de sandalyeleri çekip önüne otururduk. Solcu gençlerin gözüne pek dehşetli görünürmüşüz. Bunu, o günün hızlı sosyalistlerinden Nurettin Altaş bana anlatmıştı. Nurettin, ilkokul mezunu olmasına rağmen o günkü şartlarda çok kitap okuduğu için bilinçli bir solcu idi. Seviyeli tartışmalar yapardık. Köyün okuyan solcuları ya da solcu öğretmenler, Türk dil kurumunun Ecevit'in baskıları ile yeni uydurulan kelimeler vardı; Bu kelimeleri kullanmaya bayılırlar ve bizi bir şey bilmemekle suçlarlardı. Yeni kelimeler şunlardı; Olanak, olanaksız, yanıt, oldurgaç, demogoji gibi. Şimdi bu kelimeleri herkes kullanıyor, kullanılmasında bir sakıncada yok ama o zamanlar sağcılar bu kelimelere uyuz olurlardı. Biz, solcuların kahvesine gider otururduk. Siyasi tartışmalar yapardık ama hiç birbirimizi kırmadık. O günkü emsallerimle bugün karşılaşıyoruz samimiyetimizden hiç bir şey eksilmedi. Bugün bu arkadaşların büyük çoğunluğu para ve makam sahibi olunca sağcı hatta iyi bir kapitalist oldular. Nurettin Altaş'ın para ve makamı olmadı ama iyi bir AKP'li ve Tayyip'çi oldu. Şu an insanların fikirleri sabitleşmiş yeni fikirler üretilemiyor. Ahirete de kimse inanmıyor. İnanılıyormuş gibi yapılıyor. Takiyyeci bir toplum olduk. Ahirete inanmak demek; Şu an dünyada yaşayan yedi buçuk milyar insanı düşünerek yaşamak demektir. Şimdi insanlar sadece kendilerini düşünüyorlar.

      Milli Selamet Partisi ile Akıncılar derneğinin her yıl düzenlediği "İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinin yıl dönümü" kutlamaları 29.05.1980 tarihinde Sivas'ta yapılacaktı. Mitingden bir ay önce köye geldim. Reis'le bizim köyden mitinge götürebildiğimiz kadar kalabalık bir katılım olsun istiyorduk. Reis ilk defa bir mitinge katılacağı için çok heyecanlandı. "Köyün yarısını ben ayarlarım" dedi. Tabi, bu heyecanla söylenmiş bir laf olduğunu ben biliyorum ama Reis'i kırmamak için tamam ben bir otobüs ayarlamaya çalışırım dedim. Bu yıl Nevşehir imam hatip 5.ci sınıfta okuyordum. Nevşehir'den kaç otobüs kalkacak ve bizim köyden kaç kişi gelecek onların planlarını yaparken gün geldi çattı.

       İki gün önceden köye geldim. Reis yirmi beş kişi ayarlamış. Bir kaç kişinin ismini zikredeyim. Sağır Bekir (Bekir Karakollu) Allah rahmet etsin. Fevzi Güney, Yakup Karataş, Salif Karataş, Recep Karasu (samancının) ve Karagöz Ahmet (Allah rahmet etsin). Bu muhteremler bize göre yaşlı yani orta yaşın üstündeydiler. Diğerleri hep genç arkadaşlardı.

          Öğleden sonra Recep Karasu'nun kamyonunun kasasına dolduk. Reis ön koltuğa yani şeförün  yanına oturdu. Nevşehir'e yolculuk başladı. Nevşehir'den gece on ikide (24'oo) otobüsler kalkacak. İkindiden sonra Nevşehir'e geldik. Akıncıların işlettiği kahvede otobüsler kalkana kadar marş söyledik, sloganlar attık. Reis'te heyecen had safhada, hiç yerinde duramıyor. İki de bir otobüsleri soruyor. Gece otobüsler kahvenin önüne durdu. Bizim köylüler bir otobüse bindik. Ön koltuğu Reis'e tahsis ettik. Nevşehir merkezden yedi otobüs kalktı. Otobüs hareket eder etmez ön koltuktan reis bastonu havaya bir kaldırıyor biz tekbir getiriyoruz. Marşlar söylüyoruz. Sabah namazı  ve kahvaltı için Sivas'a on kilometre kala mola verdik. Kahvaltılık muazzamdı. Bizim teşkilatların yeme içme tedariklerini çok iyi organize ederlerdi. Kahvaltıda, domates, salatalık, bal, reçel ve peynir vardı.

           Namaz ve kahvaltıdan sonra tekrar otobüslere bindik. Slogan ve tekbir eşliğinde yola koyulduk. Reis'in çene ameliyatlı olduğundan tam doyasıya bağıramıyor ya onun için biraz sinirli gibi gözüküyor. Sivas'ın merkeze, miting alanına doğru otöbüsümüz giderken bende Sivas'ı ilk defa görüyordum. Doğrusu Sivas'ı sevdim. Miting alanına geldiğimizde mahşeri kalabalık Reis'in dikkatinden kaçmamış. Bana döndü yarı kızgın bir şekilde "memlekete şeriat gelmişte bana söylemiyorsunuz" dedi. Yok reis ne şeriatı, bu memleketin yüzde doksan dokuzu Müslüman ama bu ülkeyi yüzde bir olanlar yönetir. Bu yüzde bir Rum, Ermeni, Yahudi veya Hıristiyanlar değil, Yüzde Bir'in kim olduğu belli değil ama maalesef onlar yönetirler dedim.

        Şehrin içine yürüyüş başlayacaktı, Reis'i merkezdeki caminin yanına bıraktım. Herhangi bir olay molay olursa hemen camiye gir ben namaza geldim de. Yürüyüş başladı. Sivas o gün çok sıcaktı. Yürüdüğümüz yol üzerindeki evler hortumlarla suyu yola akıtıyorlardı. Sivas'lıların bu jestini hiç unutmadım.

      Gece köye geldik. Kamyonun kasasından indik. Reis'te öyle bir hava vardı ki, bu geceyi uykusuz geçirir dedim. Ertesi gün orta kahvede etrafına topladığı insanlara memlekete şeriatın geldiğini heyecanla anlatıyordu. Oysa  dört ay sonra askeri ihtilal geldi. silindir gibi ezdi geçti.

İlhan POYRAZ

17,11,2013

 

kuyder.com

 

 

 

 


 

 



Yandex.Metrica