Kuyder

Eğrisiyle, doğrusuyla geleneklerimiz,göreneklerimiz-5.Bölüm

03-03-2012   22:38:44

Eğrisiyle, doğrusuyla geleneklerimiz,göreneklerimiz 5.Bölüm..

İlhan POYRAZ Yazdı.

 (1.ve2.Bölümü önceki haberde okuyabilirsiniz)

3.Bölüm

1

            Düğünlerimiz,genelde çarşamba günü öğle namazını müteakip,damat adayının evinin önünde bayrak duası ile başlar.Hoca efendinin salavat eşliğinde damada, elbisesinin ceketini giydirmesiyle damatlık başlar.Damat'a bir vekil seçilerek yanına hem arkadaş hemde o heyacanlı anlarında pot kırdırmamaya çalışır.Damatlık sürecinde namazları camide kılar.Vekille köyün içinde tur atar.Düğünlerimiz kış mevsiminde yapılırdı.Çünkü yazın iş güç zamanı kimse kızını gelin göndermezdi.Hatta şöyle bir söz de edilirdi,kışın besleyeceğimde yazın el oğluna mı vereceğim.Haksızda sayılmazlardı.Herşeyin el yordamıyla yapıldığı yıllar.Ekin işlenecek, çapa yapılacak,koyun sağılacak,kuzular emiştirilecek,duvarlara tezzek yapılacak vs.yani iş haddinden fazla.


                Bayrak duasının arkasından,köy bekcisine bir gün önceden verilen davet listesi başta muhtar,imam ve öğretmenler olmak üzere,düğün sahibinin selamı iletilir.Yemeğe icabet eden komşular,yemek sonrası damat vekil eşliğinde el öpmeye gelir ve damadın cebine yada vekilin avucuna para verirler.Çevre köylere göre biraz sönük geçer.Halbuki büyüklerimiz alay sekmesini bilmelerine rağmen davul-zurna ekibi olmadığından bu oyunlar oynanmazdı.Bizim nesil alay sekmesini bilmez.Halbuki geleneksel ve yöresel bir oyundur.Çerkezlerin,karadenizlilerin ve diğer bölgelerin oyunları gibi.


               Düğün odası hazırlanır,köşeye damat için özel bir köşe hazırlanır ve oraya kimse oturmaz.Çay ve siğara ikramı kesintisiz yapılır.Siğaralar filtresiz,birinci siğarası yada bafra siğarası idi.(kapalı ortamlarda yasaklanması hayırlı oldu).Akşam vakti biraz ilerleyince,kız evinden damada ve yanındakilere kına yakmak için,gelin hanımın en yakınlarından beş on kişi gelir.Kız evinden gelen misafirler burada biraz terletilir.Çünkü damadın yakınları kınacılara biraz para verecekler ya, iyice terletmeden,bazılarını ağlatmadan göndermek istemezler.Kınaya gelen sağ salim kurtulupta eve döndüklerinde toplanan parayı kendi aralarında bölüşürler.

44

33

 


               Düğün odasında gençler yani damadın arkadaşları kendilerince oyun oynarlar,türkü söylerler,ilginç hikaye ve masal anlatırlar.Bunun yanında damadı kaçırma yada bayrağı damdan çalarak hem şakasını yapar hem de üç -beş kuruş harçlık koparırlar.

6


              İkinci gün öğle namazını müteakip damadın en yakını tarafından taşınan bayrak eşliğinde gelin alınmaya gidilir.Kız evinin sokağında,gelinin yakınları tarafından karşılanırlar  kolanyağı  ve şeker ikram edilir.Ağıt tufan eşliğinde gelin arabaya bindirilir ve orada bir dua edilir.Bu saatlerde damat bilen sırtlarında dolaşıyor olur.Bir de gelin arabası mezarlığın yanında durur bir dua da orda okunur.Gelin kendi odasının kapısına yaklaşırken damdan şeker ve bozuk para atarlar,oradakiler para ve şekeri alabilmek için bayağı bir caba harcarlar.Gelin odasına girerken kapının üzerine,tatlı şeylerden oluşturulmuş bir yapışkanı yapıştırır ve gelin eve gelmiştir.


            Gerdek gecesi çok önem arzettiği için, o günün mutluluğuna damat yakın çevresine ertesi gün öğle yemeği verir. Yaşamın olduğu yerde bunlar hep tekrar eder. Allah, her evlenen çifte mutluluklar versin.

 

4.Bölüm

        Düğün bahsini bitirmeden önce,belleğime yerleşmiş,unutamadığım iki düğün oldu.Birincisinin kimin düğünü olduğunu tam hatırlayamıyorum ama şimdiki sağlık ocağının olduğu yerde,elinde silah bulunanlar havaya bol mermi sıktılar,biz de mermi çekirdeklerini toplamıştık.Daha sonra silah atılan bir düğüne daha rastlamadım.İkincisi de Cıdanın Hacı'nın düğünüydü.Büyüklerin o düğünde alay sektiklerini gördüm.Deve oyunu vardı.Diğer düğünlerden çok farklıydı.

        Bağ bozumlarına toplu olarak başlanırdı.Biz çocuklar için bekci olmayacağı için o gün okul önlüklerimizi giyerdik ama okula gitmezdik.Dambırcanın oralarda oyun oynardık.Geçen at arabalarından ve eşşek üzerinde götürülen üzümlerden alırdık.Üzümler havuzlara(havut) konularak,üzerine pekmez toprağı atılarak çiğnenir. Daha sonra torbalara konularak şıraları süzülür.O şıraları bardaklara koyarak içerdik.Bağlar aynı anda bozulduğu için her evde bu şıra torbalarından üzüm suları sızardı.Bu süzülen şıralar pekmez ilaanlarına(kazanlara) konularak pekmez yapımına geçilmiş olur.

 

       Yardımlaşma(imece usulu) her işte kendini gösterirdi.Irgatlik zamanı, ekinlerin orakla işlendiği zamanlarda,kendi işini bitiren,koşusunun yada akrabasına yardıma giderdi.Harman yeri,şimdi ki,çam ağaçlarının olduğu yerdi.Herkes, sapını samanını oraya dökerdi.Güzel komşuluklar ve yardımlaşmalar yaşanırdı.

        İslami,yada yaşamsal açıdan pek hoş olmayan adetlerimiz de vardı.Bunların başında nişanlı olan gençlerin gece görüşme (gizli görüşme) usulleri,tehlikeli ve korkutucu bir ortamda gelişiyordu.Kışın soğukta donarsın,yazın geceler kısa,damda,milizlikte,kümesliğin üstünde yada köşelerde beklerken uyur kalırsın.Eğer görüşme gerçekleşirse,bu seferde dönüşte bir sürü sıkıntı ile karşılaşırsın.Hele bir de evlerin arası açıksa,kaç ayetel kürsü,felak ve nas sureleri okursun ama yine de,üzerinden korkuyu atamazsın.Köpekler bir taraftan hucum eder,bir taraftan gece siğarası biten tiryakiyi uyku tutmaz sokağa çıkar,gece birine rastlayıpta siğara isteyecek.Ama bilmez ki uzaktan gören onu cin zanneder.Zaten korkudan dizleri titreyen delikanlı,sokakta dolaşan adamı görünce,ne yapacağını şaşırır.Geri dönse dönemez,ileri gitse adam suretine girmiş cin ortalıkta dolaşıyor.Bir defa daha cesaretini toplayıp yürüdüğünde,sesi tanıyorsun ama yıkılmaya ramak kalmıştı.Çok şükür bu seferde sağ salim eve ulaştığına sevinirsin.Eskiden bizim toplumumuz da hırıstıyan adetleri yoktu.(sevgililer günü,doğumgünü,anneler,babalar v.s) Dükkanlarımız geç saatlere kadar açık olurdu.Sebebi de nişanlısını görmeye gidecekler, bakkaldan çerez türü şeyler alırlardı.Biz çocukken duvar diplerinde yada kuytu yerlerde çerez bulurduk.Anlardık ki,büğün görüşme gerçekleşmemiş.Çerezi de geri götürememiş.kendi aklınca yarına tekrar burdan alırım diye bıraktığı çerez,burnu iyi koku alan çocuklar tarafından imha edilirdi.


      Bir gün akşam, bir arkadaşımın evinde sohbete daldık, vakit bir hayli ilerlemişti.Nişanlı olan ablası da biz orda iken evden ayrılamadı.Ben de dışarı çıkma ihtiyacı hasıl oldu dışarı çıktım.Milizliğin (arıları konulan yer) ordan bir homurtu geliyor,biraz yaklaşınca ev sahibi kızın nişanlısıymış.Bana öyle kızdı ki,ben burda iki saattir sizin gitmenizi bekliyorum,siz ise keyfe keder haha çalıp gülüyorsunuz dedi.Ben de özür diledim.Hemen içeri girdim, arkadaşlar gidiyoruz, benim eve gitmem lazım diyerek ordan ayrıldık.Yani bu hayatı yaşayan insanlardan anılarını dinlesen gülmekten yıkılırsın.

       Bana göre batıl inançlarımız da çok. Eskiden yeni yapılan ev, oda samanlık veya ahır duvarına kuru at kafası bağlarlardı.O at kafası o binayı nazardan korusun diye.Eski evleri gezin mutlaka kuru at kafasına rastlarsınız.

     Yeni doğan çocuklara galaç takarlardı ki bu adet hala devam ediyor.İğde ağacından küçük bir dalı keserler,bir iki yerini bıçakla oyarlar,küçükte bir nazar boncuğu iple bağlarlar,ikisini çatal iğne ile çocuğun omuzuna takarlar.

5.Bölüm

            Kadınlarımız,kızlarımız,sokakta karşılaştıkları erkek,kendilerinden yaşca küçükte olsalar bile önlerinden geçmezlerdi.Sakal kesme meselesi.Eğer es kaza böyle bir olay vuku bulsa ki, isteyerek veya bilerek zaten böyle bir olay olmaz,yine de ayıplanırdı.Şimdiki tabirle erkek eğemenliğinin doruk noktasında yaşandığı yıllardı.
             Gelinlerimiz, geldikleri yeni evde aylarca ses saklarlar.Evde kayınpeder,yaşı küçükte olsa kayınları,komşu ve akraba erkekleri yanında en az altı ay ses saklarlardı.Bir şey söyleyecekse gelin hanım,görümceleri vasıtası ile iltişim kurardı.
              Annelerimizin başında sivri uçlu fes takarlardı.Yemeniyide üstünden bağlarlardı, şimdikilerin topuz saç yaptırmasına benzerdi.Genellikle düğünlerde kadınlar çok renkli yemeni takarlar,altındaki festede küçük altınlara benzer takılarla etrafı süslenirdi.
              Bana göre bazı batıl inançlarımız da vardı.Bana göre diyorum çünkü bana göre batıl olan bir şey başkasına göre hak olabilir,buna saygı duyarım.İnsanlara doğru bildiğimizi anlatmakla mesuluz ama hiç bir zaman ille de benim gibi düşünmek zorunda değildir.Kendisi gibi düşünmeyen insanı karalamak,aleyhine konuşmak, kendisine yapılmasını istemediği iftira ve karikatürize etmek, cahilliktir,ayrımcılıktır,fitnecidir,toplumu bölücüdür ve kendinden başkasına saygısı olmayan bir budala tipidir.Hesaba çekecek olan ancak onu yaratan Allah'tır.Biz sadece karşımızda ki insana,insanlığa yaraşır bir tavır sergilemekle,onun onur ve kişiliğinin korunmasına itina göstermek,insan olmanın bir gereğidir.
               Nisan yağmurlarının bereket getireceğine inanılarak,yağmur yağarken kapının önüne konan,tas tabak gibi içine su alan kaplar konurdu.Bu kaplara dolan yağmur suları katık evinin ve ambar evinin içine,köşeleri ıslatılacak şekilde dökülürdü.Ayrıca gök gürlediği zaman,tandırların üzerindeki sayacaklar(uzun,enli demir) kapının önüne atılırdı.
               Akşamları tırnak kesilmez,ıslık çalınmaz,kapının önüne su atılmazdı.

       Ölülerimize,yedinci,kırkıncı ve elli ikinci gün yemek verme adetlerinin yanında,ölünün ıskat-salat yada ölünün günahlarının af olacağı ümüdiyle devir işi yapılırdı. Bunlara farz ibadetler gibi önem atfedilirdi.Halbuki,kur'an'ı anlayışta bunların hiç birinin yeri yoktur. İnsan yaşarken ahiretini kazanır,öldükten sonra değil.Bu adetlerin kur'ân ve sünnette olmadığı halde bir kısım alimlerin,umulur ki, fayda sağlar temennisinden ibarettir.Bu temenniyi bir kısım uyanık hokkabazlar,ranta dönüştürme hevesiyle, sanki islamın bir parçası gibi halka dikte ettirmişlerdir.Halkın da yeterli bilgi sahibi olmayışı,uyanıkların işini kolaylaştırmıştır.

        Muska,bizim toplumun en itibar ettiği ilaç reçetelerinden biriydi.Bir evde kaç birey varsa,en az ikişer,üçer hatta daha fazla değişik muskacı hocalardan aldığı muskaları vardı.Yeni doğan çocuktan başlarlar,eceli gelen insana kadar hatta ahırdaki ineğe kadar herkesin muskası olur.Kanserli hastalara büyü yapılmış diye,hem hastaya zulüm yaparlardı hem de filan kişi yaptırmış diye de iftirada bulunurlardı.Oysa büyü konusu da, toplumun yanlış bildiği konulardandır.İslam gelmeden önce ve geldikten sonra da kiliselerde papazlar muska ve büyü işleri ile uğraşıyorlardı.Bu kültür bize hırıstiyanlardan geçmiştir.İslam coğrafyasının genişlemesi ve değişik kültürlerle hemhal olunması bazı adetlerin karışmasına ve kültür erazyonuna sebeb olmuştur. Hükümdarlar ve yöneticiler kendi yönetimlerinin yaptıklarını meşru göstermek için, uydurma hadis yarışına girmişlerdir. Zamanla bu yanlış bilgiler,gercek bilgi gibi halka öğretilmiştir.Bu yanlış bilgi ve kurgulardan kurtulmanın yolu, kur'an'ı ve peygamberimizin yaşam biçimini iyi anlamaktan geçmektedir.

         Akıl sahipleri olarak daima gerçeklerin peşinde olmalıyız.Taklitten ve gösterişten kesinlikle uzak durmalıyız.
                    Ayrıca yazıya uygun resimler tertipleyen Editörümüze de teşekkür ediyorum..
                                                                                                           ilhan poyraz
                                                                                                            03.03.2012

Yandex.Metrica