Kuyder

Eğrisiyle, doğrusuyla geleneklerimiz,göreneklerimiz-4.Bölüm

 

Eğrisiyle, doğrusuyla geleneklerimiz,göreneklerimiz 4.Bölüm..

İlhan POYRAZ Yazdı.

 (1.Bölümü önceki haberde okuyabilirsiniz)

 


2.Bölüm1

             Kış mevsimi başlayınca, çocuklara namaz surelerini düzgün okumaları için hoca tutarlardı.Genelde konak dedikleri büyük odalar tercih edilirdi.Vedduha suresine kadar olan sureleri bu üç aylık dönemde her çocuk güzel bir şekilde öğrenirdi.Benim ilk katıldığım yer cıdda Küddüs' ün (allah rahmet etsin) iki yol arasındaki büyük oda idi. İkincisi,arap hacı abilere ait orta yolda,koca bir oda vardı.Önünde de büyük bir iğde ağacı vardı.Şimdi orası yıkıldı,yerine dükkan yapıldı.Hocası Hamit çavuştu.(Allah rahmet etsin) Elinde uzun bir sopasıyla,o kalabalık çocuk gurubuna süreleri okuturdu.Yakacağı kursa gelen çocuklar sırayla getirirlerdi.Bu  çocukların süreleri unutmaması için her yıl tekrarlanırdı.

          Yaz aylarında akşam yemekleri oturma evinin önünde yenir ve büyükler yatana kadar da orada koru komşu gelir sohbet ederlerdi.Biz de annemizin yada ablamızın dizine yatar,gözlerimizi de gökyüzüne diker yıldızları sayardık.Yıldızların kaymasına(aha bi yıldız sağdı diye)sesli müdahalede bulunurduk.Bazen gök yüzünde o kadar çok kayma olurdu ki,saymaya yetişemezdik.Bizim köyün üstünden saman yolu geçerdi,net ve berrak bir şekilde gözlerimizle o yıldızları izlerdik.Yıllar sonra meterolojiden bir haber alt yazı olarak şöyle diyordu: bu gece gökyüzünde yıldızların şöleni var.Ben de merak ettim gece gökyüzüne baktım,yıldızlar kayıyordu ama ne berraklığı vardı ne de net bir görüntü vardı.Oysa çocukluğumuz da çok yakınımız da gibi kayarlardı .Yıldızların kaymalarına da büyüklerimiz değişik yorumlar yaparlardı.

5


       Köyümüzün, çok eskiden bir yaşam alanı olduğunu,tırazlardan,yeraltı sığınaklarından ve evden eve veya elli yüz metre yeraltından kaçış yollarından biliyoruz.Genelde bizim evin civarı böyle geçitlerle dolu idi.O sığınaklardan birini köylüler peynir tırazı olarak kullanırlardı.Yazın ikindi vaktinden sonra eline peynir çömleğini alan tırazın yolunu tutardı.Çok korkunç yerlerdi.Mağara tipinde ve içi kum hem de üstü kayalık.Kayalıkların arasından su damlar.Çocukken bizim aklımıza korku gelmezdi ama şimdi oralarda eser kalmamış.Her taraf göçmüş,virane olmuş.Aynı zaman da kayaların altı,koyun ağılı olarak kullanılırdı.Peynir gömülen tırazda her ailenin bir yeri vardı.İçeriye gaz lambası ile girilirdi.Genel de Ömer'anın tırazı olarak isim yapmıştı.Daha eskiden köyün tırazlığı,bizim evin üstüymüş. Orası göçmüş,tenzilennenin peynirleri kayaların altında kalmış.


        Bu kayalar ve dehlizler bizim oyun alanlarımızdı.Topuzun Mehmet'in samanlığından girerdik,onbeş-yirmi metre sonra Rüstem'anın ağılından çıkardık.Kayaların altından girerdik,başka bir kayanın oyuğundan çıkardık.
        Köyümüz de pirşembelik diye bir yardım geleneği vardı.Her perşembe akşamı elimize süt,yoğurt,aşlık,bulgur vs. verirlerdi .Biz de verilmesi söylenen aileye verirdik.İstisnasız her perşembe bu yardım yapılırdı.
       Köyümüzün gelin olacak yada nişan yapılacağı zaman en büyük alış veriş merkezi,Hürşit abinin el arabası reyonuydu.Alış verişler,gelecek sene ki harmana senet yapılırdı.Senet bildiğimiz kağıt senet değil,zaten hurşit abinin okumuşluğu yoktu.Söz üzerine yapılan borçlanma.Düğün ve nişan işlerinde hürşit abi marka,herkez tarafından tercih edilmekte idi.(ismi geçenlere Allah rahmet etsin).

3.Bölüm


            Düğünlerimiz,genelde çarşamba günü öğle namazını müteakip,damat adayının evinin önünde bayrak duası ile başlar.Hoca efendinin salavat eşliğinde damada, elbisesinin ceketini giydirmesiyle damatlık başlar.Damat'a bir vekil seçilerek yanına hem arkadaş hemde o heyacanlı anlarında pot kırdırmamaya çalışır.Damatlık sürecinde namazları camide kılar.Vekille köyün içinde tur atar.Düğünlerimiz kış mevsiminde yapılırdı.Çünkü yazın iş güç zamanı kimse kızını gelin göndermezdi.Hatta şöyle bir söz de edilirdi,kışın besleyeceğimde yazın el oğluna mı vereceğim.Haksızda sayılmazlardı.Herşeyin el yordamıyla yapıldığı yıllar.Ekin işlenecek, çapa yapılacak,koyun sağılacak,kuzular emiştirilecek,duvarlara tezzek yapılacak vs.yani iş haddinden fazla.


                Bayrak duasının arkasından,köy bekcisine bir gün önceden verilen davet listesi başta muhtar,imam ve öğretmenler olmak üzere,düğün sahibinin selamı iletilir.Yemeğe icabet eden komşular,yemek sonrası damat vekil eşliğinde el öpmeye gelir ve damadın cebine yada vekilin avucuna para verirler.Çevre köylere göre biraz sönük geçer.Halbuki büyüklerimiz alay sekmesini bilmelerine rağmen davul-zurna ekibi olmadığından bu oyunlar oynanmazdı.Bizim nesil alay sekmesini bilmez.Halbuki geleneksel ve yöresel bir oyundur.Çerkezlerin,karadenizlilerin ve diğer bölgelerin oyunları gibi.


               Düğün odası hazırlanır,köşeye damat için özel bir köşe hazırlanır ve oraya kimse oturmaz.Çay ve siğara ikramı kesintisiz yapılır.Siğaralar filtresiz,birinci siğarası yada bafra siğarası idi.(kapalı ortamlarda yasaklanması hayırlı oldu).Akşam vakti biraz ilerleyince,kız evinden damada ve yanındakilere kına yakmak için,gelin hanımın en yakınlarından beş on kişi gelir.Kız evinden gelen misafirler burada biraz terletilir.Çünkü damadın yakınları kınacılara biraz para verecekler ya, iyice terletmeden,bazılarını ağlatmadan göndermek istemezler.Kınaya gelen sağ salim kurtulupta eve döndüklerinde toplanan parayı kendi aralarında bölüşürler.

44

33

 


               Düğün odasında gençler yani damadın arkadaşları kendilerince oyun oynarlar,türkü söylerler,ilginç hikaye ve masal anlatırlar.Bunun yanında damadı kaçırma yada bayrağı damdan çalarak hem şakasını yapar hem de üç -beş kuruş harçlık koparırlar.

6


              İkinci gün öğle namazını müteakip damadın en yakını tarafından taşınan bayrak eşliğinde gelin alınmaya gidilir.Kız evinin sokağında,gelinin yakınları tarafından karşılanırlar  kolanyağı  ve şeker ikram edilir.Ağıt tufan eşliğinde gelin arabaya bindirilir ve orada bir dua edilir.Bu saatlerde damat bilen sırtlarında dolaşıyor olur.Bir de gelin arabası mezarlığın yanında durur bir dua da orda okunur.Gelin kendi odasının kapısına yaklaşırken damdan şeker ve bozuk para atarlar,oradakiler para ve şekeri alabilmek için bayağı bir caba harcarlar.Gelin odasına girerken kapının üzerine,tatlı şeylerden oluşturulmuş bir yapışkanı yapıştırır ve gelin eve gelmiştir.


            Gerdek gecesi çok önem arzettiği için, o günün mutluluğuna damat yakın çevresine ertesi gün öğle yemeği verir. Yaşamın olduğu yerde bunlar hep tekrar eder. Allah, her evlenen çifte mutluluklar versin.

 

4.Bölüm

 

        Düğün bahsini bitirmeden önce,belleğime yerleşmiş,unutamadığım iki düğün oldu.Birincisinin kimin düğünü olduğunu tam hatırlayamıyorum ama şimdiki sağlık ocağının olduğu yerde,elinde silah bulunanlar havaya bol mermi sıktılar,biz de mermi çekirdeklerini toplamıştık.Daha sonra silah atılan bir düğüne daha rastlamadım.İkincisi de Cıdanın Hacı'nın düğünüydü.Büyüklerin o düğünde alay sektiklerini gördüm.Deve oyunu vardı.Diğer düğünlerden çok farklıydı.

        Bağ bozumlarına toplu olarak başlanırdı.Biz çocuklar için bekci olmayacağı için o gün okul önlüklerimizi giyerdik ama okula gitmezdik.Dambırcanın oralarda oyun oynardık.Geçen at arabalarından ve eşşek üzerinde götürülen üzümlerden alırdık.Üzümler havuzlara(havut) konularak,üzerine pekmez toprağı atılarak çiğnenir. Daha sonra torbalara konularak şıraları süzülür.O şıraları bardaklara koyarak içerdik.Bağlar aynı anda bozulduğu için her evde bu şıra torbalarından üzüm suları sızardı.Bu süzülen şıralar pekmez ilaanlarına(kazanlara) konularak pekmez yapımına geçilmiş olur.

 

       Yardımlaşma(imece usulu) her işte kendini gösterirdi.Irgatlik zamanı, ekinlerin orakla işlendiği zamanlarda,kendi işini bitiren,koşusunun yada akrabasına yardıma giderdi.Harman yeri,şimdi ki,çam ağaçlarının olduğu yerdi.Herkes, sapını samanını oraya dökerdi.Güzel komşuluklar ve yardımlaşmalar yaşanırdı.

        İslami,yada yaşamsal açıdan pek hoş olmayan adetlerimiz de vardı.Bunların başında nişanlı olan gençlerin gece görüşme (gizli görüşme) usulleri,tehlikeli ve korkutucu bir ortamda gelişiyordu.Kışın soğukta donarsın,yazın geceler kısa,damda,milizlikte,kümesliğin üstünde yada köşelerde beklerken uyur kalırsın.Eğer görüşme gerçekleşirse,bu seferde dönüşte bir sürü sıkıntı ile karşılaşırsın.Hele bir de evlerin arası açıksa,kaç ayetel kürsü,felak ve nas sureleri okursun ama yine de,üzerinden korkuyu atamazsın.Köpekler bir taraftan hucum eder,bir taraftan gece siğarası biten tiryakiyi uyku tutmaz sokağa çıkar,gece birine rastlayıpta siğara isteyecek.Ama bilmez ki uzaktan gören onu cin zanneder.Zaten korkudan dizleri titreyen delikanlı,sokakta dolaşan adamı görünce,ne yapacağını şaşırır.Geri dönse dönemez,ileri gitse adam suretine girmiş cin ortalıkta dolaşıyor.Bir defa daha cesaretini toplayıp yürüdüğünde,sesi tanıyorsun ama yıkılmaya ramak kalmıştı.Çok şükür bu seferde sağ salim eve ulaştığına sevinirsin.Eskiden bizim toplumumuz da hırıstıyan adetleri yoktu.(sevgililer günü,doğumgünü,anneler,babalar v.s) Dükkanlarımız geç saatlere kadar açık olurdu.Sebebi de nişanlısını görmeye gidecekler, bakkaldan çerez türü şeyler alırlardı.Biz çocukken duvar diplerinde yada kuytu yerlerde çerez bulurduk.Anlardık ki,büğün görüşme gerçekleşmemiş.Çerezi de geri götürememiş.kendi aklınca yarına tekrar burdan alırım diye bıraktığı çerez,burnu iyi koku alan çocuklar tarafından imha edilirdi.


      Bir gün akşam, bir arkadaşımın evinde sohbete daldık, vakit bir hayli ilerlemişti.Nişanlı olan ablası da biz orda iken evden ayrılamadı.Ben de dışarı çıkma ihtiyacı hasıl oldu dışarı çıktım.Milizliğin (arıları konulan yer) ordan bir homurtu geliyor,biraz yaklaşınca ev sahibi kızın nişanlısıymış.Bana öyle kızdı ki,ben burda iki saattir sizin gitmenizi bekliyorum,siz ise keyfe keder haha çalıp gülüyorsunuz dedi.Ben de özür diledim.Hemen içeri girdim, arkadaşlar gidiyoruz, benim eve gitmem lazım diyerek ordan ayrıldık.Yani bu hayatı yaşayan insanlardan anılarını dinlesen gülmekten yıkılırsın.

       Bana göre batıl inançlarımız da çok. Eskiden yeni yapılan ev, oda samanlık veya ahır duvarına kuru at kafası bağlarlardı.O at kafası o binayı nazardan korusun diye.Eski evleri gezin mutlaka kuru at kafasına rastlarsınız.

     Yeni doğan çocuklara galaç takarlardı ki bu adet hala devam ediyor.İğde ağacından küçük bir dalı keserler,bir iki yerini bıçakla oyarlar,küçükte bir nazar boncuğu iple bağlarlar,ikisini çatal iğne ile çocuğun omuzuna takarlar.devam edecek.

    5.Bölüm

 

 


Yandex.Metrica