Kuyder

Nallı (narlı) Niyazi VE Doğalalı deli Kemal ajan mıydılar?

12-12-2011   23:13:38

 

Nallı (narlı) Niyazi VE Doğalalı deli Kemal ajan mıydılar? 

 

1.Bölüm

1
           İnsan belirli bir yaşa gelince,geçmişi sorgulamak,kazanılan yada kaybedilen zaman dilimini gözdengeçirip,ileride muhtemel olayları görebilme imkanı edinilebilir  diye düşünüyorum.Atalarımız "tarih tekerrürden ibarettir,ibret alınsaydı hiç tekerrür edermiydi" demişler.Doğru ve güzel bir söz.Biz de yaşadığımız dönemin doğrularını,hatalarını varsa güzel yönlerini çocuklarımıza iyi anlatmalıyız.Anlatmazsak tarih önünde ve inandığımız ahiret yurdunda hesabını veremeyiz.Yeryüzünü insanoğlunun emrine veren Allah,burada bozgunculuk yapsınlar diye değil,yeryüzünü düzeltsinler diye yaratmıştır.
            Çocukluğumuzda köyümüze çerçiciler gelirdi.At arabasının üzerine çadır giydirmişler,içi dükkan gibiydi.Arabalarına at yada eşşek koşulu olurdu.Çerçiciii sesini duyduğumuz zaman bizi bir heyecen sarar,hemen körede köşede,yün,demir, plastik ayakkabı yada plastik kap kacak aramaya başlardık.Köye kısa aralıklarla çerçi geldiği için önceden biriktirdiklerimizde olurdu.Koyunların geçtiği dikenli yerlere gider yün toplardık.Koyun ağıllarının içine girer hayvanların sırtından yün yolardık.Hiç birşey bulamazsak koyunların çakıldaklarını (iri gıgılarını) taşla ezer,içinde yün arardık.Çerçicilerden, hannıp (keçi boynuzu),şah leblebi yada iğde alırdık.Çerçiciler çok merhametli insanlardı.Az çok demezler götürdüğümüz az da olsa bir şeyler verirlerdi.Çerçici arabalarının arkasına takılır,çerçiciii sesini dinlemek hoşumuza giderdi.Arada bir kamçılarını üzerimize doğru sallarlardı ama vurmak için değil.Seksenli yılların toptancıları bu insanlar içinden çıktı.Büyük çoğunluğunun işadamı olduklarını duyduk.Allah daha çok versin.Fakat bizim köyün bakkalları bu dönemde yerlerinde saydılar hatta sermayeleri dondurulmuş anonim şirket gibiydiler.
               Köyümüze dilenciler gelirdi.Nallı niyazi dışındaki dilenciler ilgimizi çekmezdi.Aniden kapınızın önünde,arkasında mahallenin çocukları takılmış bir vaziyette dikilir,ev sahibii diye seslenir.Ev sahipleride amanın (hele bak) nallı niyazi gelmiş diye ayağa kalkıp torbasına bir tas sadaka verir.Çok mazlum,sakin,sürekli güler,Afrika'lı gibi siyahi ve hızlı hareket edebilen birisiydi.Herkes ona yağmur ne zaman yağacak diye sorarlardı.Oda hafif eğilerek,hafif gülerek "yarın yağacak" derdi.Bizim köyde onun ermiş (evliya) olduğuna inanırlardı. Hatta bir çok kerametinden bahsederlerdi. Niyazi şu çocuğu bi okuyuver derlerdi.Oda çocuğun yüzüne doğru bi üfürür,birde tü tü diye yüzüne doğru tükürür gibi yapardı.Köyün bilen sırtını geçince Nar köyüne uçtuğunu söylerlerdi.Koca köyden sırtındaki beyaz torbaya on kilo zahra toplayamazdı.Birde ne versen aynı torbaya atardı.O torbanın içine buğday,çavdar,arpa,aşlık,bulgur hatta kuru üzüm verirlerdi onuda aynı torbaya koyardı,nasıl ayırırdı bilmem.Yoksa kaledamı (bilen sırtını ) geçince derelere mi atardı bilmem.Doğrusunu allah bilir.Ama çok enterasan bir kişiliği vardı.Hiç arabaya bindiği görülmemiştir.Bizim o bolgede herkes tanır.Arabası olanlar yolda denk gelince almak isterlermiş ama arabaya binmezmiş.Yıllar sonra karşılaştığım Nar köyünden birine Niyazi'yi sordum."İzmir taraflarında kaybolduğu" söylenir dedi.Benim merakım,eğer köyde ölmüşse,mezarını  (Niyazi baba) türbesi yapmışlardır diye düşünürken İzmir taraflarında kayboldu yada oralarda ölmüş olabilir demesi,benim zihnimde farklı bir düşünmeye sevk etti.

 

 

 

2.Bölüm

 

           Bir de köyümüze Doğalalı deli Kemal diye biri gelirdi.Benim gençlik yıllarıma yakın zamandı.Deli Kemal'in İstanbul'da iş adamı olduğunu bir vesile ile işlerinin iyi gitmediğini ve battığını anlattılar.Bu zarara dayanamayıp deli olduğunu efsaneleştirerek anlatırlardı.Ama ben bunların deli olabileceğine şu anki bilgilerim doğrultusunda pek ihtimal vermiyorum.Çünkü tıbben deli demek,aklı yok demektir.Aklı olmayan ise evinden çiktıktan sonra kaybolur.Oysa Kemal köy köy geziyor.Her gittiği köyde on-onbeş gün kalıyor.
           Yaz tatilinde köye geldiğimiz zaman,deli Kemal'le karşılaşıyorduk.Deli Kemal durup dururken kendiliğinden konuşur,arkasındanda yüksek sesle güler, arkasındanda kendine göre küfürler savururdu.Fuat abinin(bilgin) berber dükkanı vardı.Kapı ve penceresi olmayan bu yerde yatar kalkardı.Bizde sık sık Kemal'e takılır bazı hareketleri bizi güldürürdü.Berber dükkanının önünden hiç ayrılmazdı.Kahveden çay ve yiyecek getirirlerdi,orada yer içer yatardı.Israrlarımıza rağmen yanımızda dolaşmaya götüremezdik.Bir müddet köyde kaldıktan sonra köyden ayrıldığını duyardık.Deli Kemal hiç konuşmamaya özen gösterir.Konuştuğu zaman bazen mantıklı şeyler söylediğinide biliyorum.Kılık kiyafeti pejmürde olurdu.Yıllar sonra Doğalalı birine sordum.Sizin deli Kemal'iniz vardı,ne oldu,nerelerde diye sordum.Doğala'lının verdiği cevap bana ilğinç geldi.Kemal izmir taraflarında kaybolduğu yada oralarda öldüğü söyleniyor dedi.Şimdi insanın şaka yapası geliyor,acaba bunlar ajanmıydılar diye.      

3.Bölüm

   Okuma hevesi


       Setenin önünde çelik oynarken,çukurharmanda patlak oynayıp çamur üterken,akşamları vıcıt için mahallede toplanırken,çerçicilerin,Narlı Niyazi'nin arkasında gezerken,akşam toprağın içinde,kemiği kim bulacak oyunu oynarken,ilkokul son sınıfa gelmişim.İlkokul döneminde başarılı öğrencilerden sayılırdık.Bazı öğretmenler ki,başta Sadık (Bilgin)öğretmen olmak üzere çalışkan öğrencilerin orta okula gitmelerini,hem bizleri hemde ailelerimizi ikna etmeye çalışıyorlar.Bizim köyde Almancı çocukları hariç,normal okullarda okuma şansımız az.çünkü okumanın çok maliyetli olduğuna inanılırdı.Bizim sınıfta maddi durumu çocuk okutacak durumda olan beş kişi çıkmaz.Onun için bizi parasız yatılı okulların imtihanını kaydetmişler.Ben ve iki arkadaşı da İmam hatip okulu parasız yatılı imtihanına kaydetmişler.Yanılmıyorsam bu arkadaşlar Faruk Yılmaz ve derviş Kozan'dı.O dönemde ilkokulu bitirme imtihanları vardı.Yani beş yılı başarı ile bitirsen de,zorunlu olarak iki hafta daha okula giderek.her dersten yeniden imtihan oluyorsun.Böylece ilkokul diploması alabiliyorsun.Parasız yatılı imtihanı günü geldi.Öğretmenler bizi topladı, yarın sabah cıdanın münübüsüyle Nevşehir'e gidilecek sabah şu saatte orta yolda olun dendi.Ben de sabah erkenden kalktım,sevinçli bir şekilde münübüsün yanına vardım.Tam münübüse binecektik ki,öğretmenin biri geldi,imam hatip okulu imtihanına girecekler,okulun orta kısımları kapandığı için bu imtihan iptal oldu dedi.Biz boynu bükük bir şekilde evlerimize geri döndük.Diğer arkadaşlar gitti.Fakat imtihanda başarılı olan arkadaş olmadı.
 
      Bizim okul yıllarımız çok hareketli geçti.Piyesler oynadık,müzik guruplarımız vardı,kendi aramızda yarışmalar yapardık ve Doğala köyü ilkokulunu ziyarete giderdik.Onlarda bizi ziyarete gelirlerdi.Hiç unutmuyorum Doğala köyü öğrencileri köylerinin girişinde "bügün bize hoşgeldiniz erenler" şarkısını, bügün bize hoş geldiniz kardeşler olarak okudular, çok hoşuma gitmişti.Hala kimin evinde misafir olduğumuzu untmadım.Güzel bir gün geçirmiştik.Bu mutlulukları yaşatan ogünkü öğretmenlere teşekkürü bir borç biliyor,ölenlere rahmet,yaşayanlara güzel ve mutlu bir ömür diliyorum.
        O dönem bizim sınıflar yaklaşık olarak otuzar kişilikti.Dördüncü sınıfta, sınıfımızı Boysanlar bastı biraz kalabalaştık ama yine de iyi ve başarılı bir sınıftı.İçimizde ortaokula giden arkadaşlardan (Ömer çetinkaya,Cemal yılmaz) ortadan terk ettiler.Mustafa bilgin(müüddünün)lise son sınıftan terk,Recep karakaya İstanbul'a göçtükleri için orada liseyi bitirdi.Bünyamil kurugöl Niğde meslek yüksek okulunu bitirdi. ben de Açık öğretim fakültesi,iş idaresi bölümünü bitirdim.Bu bilgilerde bir eksiklik olursa düzeltin lütfen!
          Şu ana kadar üç arkadaşımızın ahiret yolculugu başladı.(Adnan Keltepe,Nevzat boysan ve Saffet güney) Bu arkadaşlara Allah'tan rahmet diliyorum.Makamları cennet olsun.
           Bizim köyde ilkokulu bitirenler eğer cobancılık yapmıyacaksa hemen İstanbul'a gönderilir, bekar odalarında yeni bir hayat okulu başlar.Gözlerinde büyüttükleri İstanbul onlar için bir sıla,hasret ve köy özlemi başlar ama artık geriye dönüşte yoktur.Plastik fabrikalarında bir müddet çalıştıktan sonra,asıl köylülerimizin (o zaman) mesleği olan eskiciliğe geçilmiş olur.Ben o yıl (1971-1972 mezunuyuz) töke emmiye (arif çetinkaya) çeltek verdiler.Orta mahallenin kuzusunu güdüyorduk.Çobacılık bana yabancı bir meslek değil ama ben daha çok okuma arzusundayım. Üçyüz liraya,üç aylığına çeltek olarak başladım.Arif emmi (Allah rahmet etsin) çok müzip (komik) bir adamdı.Şimdiki komedyenler onun eline su dökemezler.Öyle taklitler yapardı ki,gülmekten yerlere yıkılırdım. O dönemde köyümüzde hayvancılık bayağı ileriydi.Her evde koyun, kuzu, inek, ve eşşek bulunurdu.Aynı zamanda bunların sürüleride vardı. Çocukluğumuzda eşşek sürüsünün  akşam eve dönüş saatinde köye girişte sürünün önüne geçer,kendi eşşeğimize biner eve kadar siittirir (hızlı) gelirdik.Bazen eşşekten düştüğümüzde olurdu. eğer o günler video-kasetlere alınmış olsa idi,büğün izlenme rekorları kırılırdı. Ama şimdi herşey yapay ve suni, yani Çin'liler plastikten yapıyorlar bizde çocuklar oynasın diye eve alıp getiriyoruz. Biz onların gerçeğini kullandığımızı anlatsakda çocuklara masal gibi geliyor.    (devam edecek) 

 

                                 İlhan Poyraz

 

 

kuyder.com

 

Yandex.Metrica