Kuyder

Koca Köy Nasıl Küçüldü?

07-02-2012   23:53:52

KOCA KÖY NASIL KÜÇÜLDÜ?

1970'Li yıllarda anadolu henüz çağ atlamamış,çağın da gerisinde kalmamış bir toplum görüntüsündeydi.Köyler cıvıl cıvıl insan kaynar aynı zamanda da insanlık kaynardı.Büyük büyüklüğünü bilir,küçükler de sayğıda kusur etmezlerdi.Sokakta kadınlar erkeklerin sakalını kesmezlerdi,yani önlerinden geçmezlerdi demek istiyorum.Tavuklarda gıran hastalığı yoktu.Otların ve taşların dipleri yumurta kaynardı.Rahmetli Müsed emmiye götürdüğümüz yumurtaları güneşe doğru bir kontrol usulu vardı ki,cılk çıkarsa kafamıza vuracak sanırdık.Velhasıl Rahmetli turgut özal'ın henüz çağ atlatmadığı dönemdi.

Bu yıllar köyümüzün çevre köylere göre daha faal, o günün teknolojisine göre daha ilerde idi.Yukarı mahallede "SETEN"imiz vardı.Kayırlı'dan,Gösterli'den,Kurugöl'den ve diğer köylerden,at arabaları,öküz arabaları yada hayvanların sırtında bulgur ,dü ve aşlık ,için setene gelirlerdi.Şu an setenin yeri kaldırıldı. Biz arabaların arasında oyun oynardık.Çok kalabalık olurdu ve mevsiminde gece gündüz sürekli çalışırdı.Atların,eşşeklerin yada öküzlerin başı dönmesin diye gözleri kapatılırdı.Eğer hayvanın yoksa insanlar koşulurlardı.Saatlerce dön babam dön.O kadar dar bir alandı ki,seten çalışırken ancak kapıdan bakabilirdik.Bizim köyde öküz arabası olmadığı için etraf köylerden gelen öküz arabaları dikkatimizi çekerdi.Öküz arabaları öyle ses yaparlardı ki, arabayı görmesende o gacırtının,gıcrtının gelmekte olan bir öküz kağnısı olduğunu bilirdik.

 

    Değirmenlerimiz vardı. Onların da önleri sürekli müşterilerle dolu olurdu.Değirmenlerin biri Taşkıranlara biri de Arıtopraklara aitti. İki tane hızar makinasi (odun biçme) vardı.Yine irili ufaklı aşlık- bulgur çeken değirmenler vardı.Bakkallar,manifatura ve kasap dükkanları vardı.Kahvehaneler,demirci dükkanları ve berber dükkanı vardı.Aşağı yukarı bütün ihtiyaçlar köyden karşılanırdı.Derinkuyu'nun pazarı yoktu.Devlet dairesinde işi olmadığı müddetçe kimse ilçeye gitmezdi.Sünnetçiler köye gelirdi.Hemde davulu zurnası yanında olurdu.Mayıs ve haziran ayları sünnet olma ayları idi.Bu tarihte davul sesi duyan erkek çocukları çil yavrusu gibi dağılır,köreye köşeye saklanırlardı.Derinkuyu bizim hayalimizde şehirdi.Orada tavuk cücük olmasını kabullenemezdik.

 Ne oldu da gördüklerimizden geri kaldık.Sünnetçinin davul sesini duyan çocuklar gibi dağıldık.Kepeği alınmış ekmeğe imrendik,çöreği beyaz oluyor diye bir sürü sıkıntıya katlanarak başka köylerde değirmen aradık ve kuyruklarda bekledik.Kıymetini bilemediğimiz değerler elimizden uçtu gittiler.Biz kendimizi değersizleştirirken başkalarına değer kattık.Keşke kendi değerlerimizi koruma ve kollamada daha dikkatli olsaydık.Başkalarının yaptığı ile değil kendi yaptıklarımızla övüne bilseydik.Çünkü her insan bu dünyada yaşarken bir değerdir,bir değer ifade eder.Öldükten sonra hiç bir değerin yoktur.

 Allah,verdiği nimetlerin kıymetini bilmeyen toplumların elinden o nimeti almıştır.

İlhan POYRAZ

16.01.2012

Yandex.Metrica