Kuyder

Kırmızı kurdaleli koç

20-10-2012    22:11:37

kurbanlık koç1.jpg

 

KIRMIZI KURDALELİ KOÇ

 

         

 

 

 

 

 

 

 

   1960'lı yılların sonu,1970'li yılların başları, köyümüzün insanı henüz göç vermemiş,yapmış olduğu çiftcilik, çobanlık ve işcilikle evini geçindirebiliyordu. Erkeklerin büyük çoğunluğu gurbete kısa sureliğine çalışmaya giderlerdi. Her evin mutlaka bir gurbetcisi vardı. Kimi eşinin, çocuğunun, kardeşinin, nişanlısının yada sevgilisinin hasretini çekerdi. Gurbet türküleri ve şarkıları genelde o yılların hasretini bizlere çok iyi anlatırlar. O yıllarda çok az evde radyo veya plak vardı. Radyo veya plak olan evlere genç kızlar ve kadınlar hasret türkülerini dinlemek için oturmaya giderlerdi. Bizim köyümüzde gurbete gitmek ya da gurbette yaşamak her eve zor gelirdi. Köyümüzde bir ölüye ağlarlar birde gurbete gidene, hatta köyümüzden Suvermez köyüne, Yazıhüyük kasabasına ya da çevre köylere gelin gitmek başlı başına bir gurbet acısı idi. Köylünün ağzından şu kelimeler çıkardı; "yazık gurbete gidiyor." Bir ağıtlar yakılırdı ki, köylü hep birlikte ağlardı. Erkekler çaktırmadan duvar arkalarında ya da kapı arkalarında mendilleri ıslanırdı. Bu yıllarda birde Almanya yolculukları başlıyordu. Almanya'ya gidenlerin ve geride bıraktıkları ailelerinin de ayrı ayrı öykü ve dramları (acıları) vardı. Yani anlıyacağınız şu ki, Anadolu insanı buram buram hasret va acı içinde kıvranıyordu. Her evin öyküsü insanın içini delip geçiyordu.

          Bu acı ve ıstıraplar anadolu insanını dini ve milli bayramlarını dolu dolu kutlamasına engel olmuyordu. Çünkü anadolu insanı,kurtuluş savaşına ve diğer ülke savunmasındaki savaşlara binlerce gencini şehid vermiş, önce Allah'ın yardım ve inayetiyle ve şehid ve gazilerimizin gayretiyle vatan toprakları düşman işgalinden kurtulmuş gözüküyordu.Köyümüzden bu savaşlara katılıp şehid olanların eşlerini ve yetim kalan çocuklarını biz biliyoruz. Sonradan o savaşlara katılıp gazi olduklarını ispat edenler maaşa bağlandı. "Burası Muş'tur yolu yokuştur, giden gelmiyor acep ne iştir." Yemen türküsünü dinleyip de içinde acı hissetmiyen olmazdı.

          Dinini Kur'an'ın ölçülerinde bilmese de dinine aşırı bağımlıdır.Kandiller, bayramlar, büyüklere saygı, küçüklere pek sevgi olmazdı ama art niyetten değil şımarmasınlar diye ve akrabalık ilişkileri iyi bir düzeydeydi.

             Dini bayramlardan olan kurban bayramı da o yıllarda, hazırlığı altı ay önceden başlıyan ve bu surede kurban için mal beslemeye çalışan, maddi durumu biraz elverişli olan herkes kurban keserdi. Köylülerimiz kurban için ya koyun ya da inek keserlerdi. Genelde her evde hayvancılık vardı. Koyun kesecekler evindeki kısır kalmış koyununu en az altı ay önceden beslemeye alırdı. İneği ya da tosunu olan da en geç üç ay içinde kendisine dini ölçülerde ortak bularak besiye çekilidi. Ortaklar karar verdiği andan itibaren yeme ortak olurlardı. İneklerin iki boynuzu arasına kırmızı şerit bağlarlardı. Kurbanlık hayvan belirlendikten sonra ona çok kibar davranırlardı. Biz çocuklar da sık sık ahırın kapısını açarak kurbanlıklara bakardık,arkadaşlarımıza övünerek onların da görmesini isterdik. Buna büyüklerimiz razı olmazdı ama biz yine de gizli- saklı sık sık görmek isterdik.

            Bu yıllarda kurban bayramı soğuk günlere denk gelirdi. Evimizde yetişen boynuzlu bir koçumuz vardı.Bunu kurban olarak ayırdılar, boynuzları arasına kırmızı kurdale bağladılar, artık bizim gözümüz de mübarek bir hayvan oldu. Sanki hz. İsmail'e inen koç misali idi. Ben bağlara,tarlalara, kayalara ot bulmak için gidiyordum. Bulduğum otları ona yedirebilmek için diğer hayvanlardan ayırıyordum. Okulda arkadaşlarıma onun güzelliğini anlatıyordum. Eve gelir-gelmez önce ahıra uğrayıp ona bakıyordum. Günler hızlı bir şekilde geçti ve kurban bayramı geldi çattı. Rahmetli babam onu ahırdan çıkarırken masum masum bana bakıyordu. Öyle alışmıştık ki birbirimize ama onu kesmeyin diyemedim. Çünkü HZ.İbrahim'e koç inmeseydi, oğlu İsmail'i kurban kesecekti.Biz de sunnetullah böyle tecelli etmeseydi babalarımız erkek çocuklarını keseceklerdi diye bir kanaat, bilgi oluşmuştu.

            Rahmetli babam kurbanı kesti. Kanından da alınlarımıza kan lekesi değdirdi ve kendisi iki rekat şükür namazı kılmaya gitti.Biz, biraz da kesilmiş haliyle sevdik. Allah'ın rızasını umarak, onun yolunda kurban olmak ne güzel bir nimet.Rabbim yoluna kurban olmaktan ve yoluna kurban kesmekten bizi mahrum etmesin.

 

İlhan POYRAZ

20,10,2012

Pendik/İst



kuyder.com

 

Yandex.Metrica