Kuyder

İnsanları ve cinleri korkutan bekci

06-01-2013   21:05:51

İnsanları ve Cinleri Korkutan Bekci

         Köylerde, Muhtarlığın emrinde çalışan ve köyün yerlisi olan kişilerden köy ve kır bekcisi tutulurdu. Köy bekcileri köyün içinde Muhtarın yanıbaşında görev yaparken bağ ve avar (kır) bekcisi arazide dolaşır. Harmanda köylüden alınan bohca parası adı altında toplanan paradan bunların maaşı verilir. Bizim köyde bu işi meslek edinmiş şahıslar vardı. Tom tom Ömer'a, zın zın Osman'a, Gır Durmuş'a bizim çocukluk yıllarımıza damgasını vurmuş bekcilerdi. (Allah gani gani rahmet etsin.)

          Bu yazımda, büyüklerin dahi çekinip korktuğu, çocukların ise adını duyduğu zaman kendisi gözükmese dahi kaçacak delik aradığı, daha çok bağ bekcisi olarak bildiğimiz tom tom Ömer'a dan bahsedeceğim.

        Bizim çocukluğumuzda orta yaş üstü insanlar Osmanlı imparatorluğu döneminde doğmuşlardı. Ömer'a nın doğduğu yıllarda da Abdülhamit han padişahtı. Yetmişbeş yaşına kadar bekcilik yaptı. Değneğinin gücü hiç kırılmadı ta ki bacağı kırılana kadar. Bacağı kırıldıktan sonra (1983) yılında, babamın vefatı nedeniyle köyde kaldığım onbeş gün içinde yaklaşık hergün kendisi ile görüşme imkanım oldu.

        Ömer'a uzun boylu, etine dolgun, sırtında uzun pardesü, bir elinde iri bir değnek diğer elinde düdüğü, uzaktan görünce zeballa gibi bir adamdı. Yolu bizim evin önünden geçtiği için, gidiş ve dönüşlerinde bizim sokak boşalırdı. Biz çocuklar Ömer'a geliyor diye sağa sola dağılır saklanırdık. O'nun gittiğine emin olmadan da saklandığımız yerden çıkamazdık. Bir gün rahmetli İdirzanın (idris Demir) kümesinin önünde Topal Cevdet, kör Mevlüt ve emsalleriyle dokuz taş oynuyorlardı. Ben de ayakta onları izlerken biri aha Ömer' a der demez  aa birde ne görelim Ömer'a yanımızda, herkes çil yavrusu gibi dağıldı ama Cevdet abi topal olduğu için kaçamadı. Değneğiyle öyle vurmaya başladı ki biz saklandığımız yerden onun yalvarma seslerini duyuyorduk. Bir akrabamla bağa kaysı getirmeye gidiyorduk, önümüze geçti, sepetleri bağladığımız değnek vardı elimizden aldı,ben kaçtım akrabama öyla dayak attı ki hiç bir zaman unutmadım.

        Sadece insanlara değil, hayvanlara ve insan kılığına girmiş cinlere bile müthiş dayak atarmış. O'nun zamanında kayaların altlarındaki cinler hiç gözükmezdi. Çukur harmanın cinleri onun adını duyunca kaçacak delik aralarmış. Avar (bostan) bekcisi olduğu zaman Bilen'in arkasındaki at arabalı cinler gece atlarına binemezlermiş, binerlerse de atlarındaki çan sesi çıkaran zilleri çıkarırlarmış. Köy bekciliği yaparken Orta yola ateş yumağı olarak, Demirhan'ların küllüğüne düşen cinler yıkıklardan çıkmaya cesaret edemezlermiş. Dambırcanın cinlerini köyün çocukları diye bağlarda yakalarmış çok dayak atarmış. Tilkilerin korkulu rüyasıydı. Çok uzaklardan köyü seyretmekle yetiniyorlardı. O'nun öldüğü gün mahallenin tavuklarına saldırmışlar, kayalarda adeta güneşleniyorlardı. Mahallenin köpekleriyle köşe kapmaca oynuyorlardı.

         Sonrasını kendi ağzından dinleyelim. "Bağa bekci durdum. Bağları biraz dolaştım, hava da bir hayli sıcaktı. Öğle vakti biraz geçmişti,dambırcaya geldim. Gölgede otururken uyuyakalmışım. Bir de çocuk sesleri kulağıma geliyor ama çocukları göremiyorum. Kalktım sağa sola bakarken dambırcanın üstünde dört beş çocuk gördüm. Onlarda beni gördü, Doğala köyü arazisinde olan boz tepeye doğru kaçtılar. Bende arkalarından koştum. Boz tepenin bizim dölek mevkiine bakan kayalıkların içinde kayboldular. Orada yüksek bir kayanın üstüne çıktım. Sağa sola bakarken arkamdan yittiler ve ben kayalardan aşagıya yuvarlandım. Kendime geldiğimde doğrulmak istedim ama ayağımı çekemedim. Anladım ki ayağım kırılmış. Eyvah dedim, burlarda ölür kalırım, kimse beni bulamaz diye düşünürken akşam gün batmak üzereydi. Murat çavuş'un koyun sürüsü üstten geçiyordu. Bağırdım çağırdım duyacak gibi değildi. Yanında çelteği olan torunu sesi duymuş, dedesine haber vermiş. Yanıma geldiler, durumumun iyi olmadığını görünce beni eşşeğin sırtına attılar eve getirdiler. Orada anladım ki, şimdiye kadar haksız yere dövdüğüm çocuklar ve cinlerin intikamı yine çocuk rölüne giren cinler vasıtası ile alınmıştı."

         Haksız yere can yakanların bir gün canlarının acıyacağını Rahmetli Ömer'a dan canlı bir şekilde dinledim. Pek pişman olmuşa da benzemiyordu çünkü "ben ölürsem mezarımı tombak kayanın altına gömün" dedi. Çocukluğumuzda senin korkundan sokaklarda doğru dürüst oynayamadık. Mezarını oraya yaparlarsak bizim çocuklarımız da Ömer'a kayalarda yatıyormuş diye kayalara çıkamazlar dedim. Herkese vasiyette bulunmuş ama ölünce mezarlığa defnedilmiştir. Öldüğünde yüz yaşında vardı. Allah bütün geçmişlerimize rahmet etsin. Dünyada olanlara da güzel günler versin.

 

İlhan POYRAZ

05,01,2013

Pendik

 

kuyder.com

 

Yandex.Metrica