Kuyder

Gerçek Sandığım Rüya

30-10-2012   23:09:07

 Gerçek sandığım rüya

         Yaratılışında binbir çeşit sır saklı olan insanoğlu, yaşarken içinden çıkamadığı konulardan biri de gördüğü rüyalardır. Rüyalar her yaşta farklılıklar gösterir. Çocukluk rüyaları ise birbirine çok benzer. Benim çocukken gördüğüm rüyalar genellikle uçmak, damdan düşmek. kaçmak ama ayaklarım bağlıymış gibi kaçamamak yani zorlanmak, belki hayata hazırlık rüyaları idi bunlar. Çünkü hayat rüyalar,hülyalar (hayeller), acılar, sevinçler ve birde gerçeklerle karşılaşmak ve olanları kabullenmekten ibarettir.

         Çocukluğumuzda büyüklerimizden çok masallar dinlerdik. Çoğundan etkilendiğimi, üzüldüğümü ve gözlerimden yaş geldiğini hatırlarım. Yaşımız ilerledikce gördük ki, bu masallar aslında yaşanabilecek yada yaşanmış olaylar olduğunu görüyoruz. Çocukluğumuzda üzüldüğümüz masallar, yaşlanırken gördüğümüz veya duyduğumuz yaşam öyküleri bizi aynı derecede üzüyor ve etkileniyoruz. Yaşayan her insanın bir hayat hikayesi vardır. Bazılarının hayat hikayesini dinlemeye vicdanın bile isyan eder. Bu kadarı da rüyalarda bile olmaz dersin. Hayat hikayesi olmayan tek insanoğlu, doğuştan aklı olmayan delilerdir. Onlar için hayat tek boyutludur.

         Kur'an'ı türkçe mealinden okumaya başlayınca, orada peygamberlerin gördüğü rüyalarla karşılaştım ve çok  etkilendim. Onların gördüğü rüyalar bizim gördüğümüz rüyalar gibi değil, onların rüyaları aynı zamanda vahiy dir.Bizlerin rüyaları ise rahmani ya da şeytani dir. Kur'an'da anlatılan Yusuf (as) rüyası başlı başına acı,işkence, iftira, kölelik, hapishane hayatı ve sonunda kurtuluş ya da sabrın zaferi de diyebiliriz. Dünya hayatı müthiş bir imtihan, bu imtihanı başarabilmek aynı zamanda ahireti de kazanmak demektir.Yusuf suresini her okumamda göz yaşlarımı tutamam. Yusuf'un dramı çok küçük yaşta başlamıştır, çok da uzun sürmüştür. İmtihanı başarı ile bitirdiği zaman da geçmişin acılarına sünger çekmesini bilmiştir. Hiç bir zaman kardeşlerine ve diğer insanlara karşı intikamcı ve lanetleyici bir konuma girmemiştir. Tam aksine onlara karşı son derece mütevazi ve bağışlayıcı olmuştur. Allah bize bunları masal dinlesinler diye anlatmıyor. Gerçek insan, başkalarının dinini,mezhebini ya da görüşlerini kınamak veya ayıplamak değil, herkesin inanç ve düşüncesine saygı göstermektir. Sorgulayıcı ve hesap sorucu yalnız yaratan Allah'tır.

          İbrahim peygamberin rüyası da başlı başına zor ve çetin geçecek bir ömrün belirtileridir. Seksen yaşına kadar çocuğu olmayan İbrahim'e çocuk müjdelendiği zaman sevincini tahmin etmek zor olmasa gerektir. Filistin topraklarında (şu an İsrail işgali altında) Hacer anamızdan doğan İsmail, sebebini yalnız Allah'ın bildiği bir şekilde, Kabe'nin bulunduğu çöle annesi ile beraber babası tarafından bırakıldıklarında henüz yaşına bile girmemişti. Hacer anamız ,ey İbrahim bu ıssız çöle bizi nasil bırakacaksın bu sana rabbinin emri mi? deyince,İbrahim "evet rabbimin emri"dedi ve hacer anamız da "onun emri ise o bizi korur " dedi. Zaman zaman İbrahim peygamber eşi ve oğlu İsmail'i ziyaret edip tekrar Filistin topraklarına dönüyordu.

          İsmail, annesi ile birlikte ıssız çölde sabırla babasının gelmesini beklerdi. Her gelişi kısa sürer ve hasret artarak devam eder. Bu arada İsmail on yaşını geçmiştir ve babası rüyasında İsmail'i kurban ettiğini görmektedir. Aynı rüyayı üç sefer görünce bununAllah'ın kendisine bir emri olduğunu algılıyor ve durumu oğlu İsmail' açıyor. İsmail'de babası gibi Allah'a anında teslimiyet gösteriyor ve diyor ki, "babacığım, sana emredileni yerine getir, beni sabredenlerden bulacaksın" diyor. Baba ve oğul hazırlıklarını tamamlayıp kurban edileceği yere vardığında, İsmail'in yüz ifadesini görmemek için yüzü yere gelecek şekilde yatırıyor. Aman yarabbi, bir baba için ne zor bir imtihan, bu ancak Allah'ın salih kullarının başarabileceği bir imtihan. İbrahim duasını bitirip bıçağı çektiği anda, Allah İbrahim'e sesleniyor "ey İbrahim imtihanı başardın ve İsmail'i kurban etme" buyruğuyla, baba ve oğul öyle seviniyorlar ki, bu sevinç bize bayram olarak hediye ediliyor. İşte her yıl kutladığımız kurban bayramının aslı, İbrahim ve oğlu İsmail'in sevinçlerine biz de hayvan kurban ederek sevinçlerine ortak oluyoruz. Bunu idrak edebilmek, bu sevinci anlayabilmek ve bu idrakle kurbanlarımızı kesmek ne güzel bir ibadettir.

          Benim de çocukluğumda gördüğüm bir rüyamı, yimili yaşlarıma kadar hep gerçek olmuş bir olay gibi algıladım. Sonra kendi kendime düşündüm, bu bir rüya dedim.Rüya şöyle idi; Çocukluğumuzda Kaledam'ın arkasındaki kum ocaklarından, nafa arabalarla kum çekerlerdi. Biz de üst taraftandan kepceyi ve kepcenin çalışmalarını izlerdik. İzleyenler arasında büyüklerimizde olurdu. Yine birgün kepcenin ve nafa arabalarının çalıştığı bir ortamda kalabalık bir gurup yukarıdan seyrederken, Hasan emmimi (Allah rahmet etsin) birisi arkadan itti ve kum dolu kepçenin içine düştü, kepçe de emmimle beraber nafa arabasının içine kumu döktü. Dediler ik emmin İstanbul'a gitti.Ben bunu hep gerçek olmuş gibi algıladım. Birgün emmimin sağlığında kendisine sordum böyle bir olayın olmadığını söyledi. Bu rüya bana nasıl gerçek gibi yansıdığını zaman zaman hatırlarım. Şeytani mi rahmani mi bilmem ama çok da önemli bir rüya değil. Beni ilgilendiren ve önem arzeden tarafı rüya değilde gerçek olduğunu zannetmemden dolayıdır.

 

İlhan POYRAZ

28.10.2012

 

kuyder.com

Yandex.Metrica