Kuyder

Gençlik Yıllarım,Siyasi Hatıralarım-5 (Topal Reis-3 )

25-11-2013   23:30:21


          GENÇLİK YILLARIM, SİYASİ HATIRALARIM-5 (TOPAL REİS-3)


           Gençlik yılları daha doğrusu delikanlılık ne menem bir şeymiş. Tatlı ve acıların, aşk ve sevgilerin, hasret ve kavuşmaların yani hayata tutunabilmenin provası imiş ama ne anlatan oldu ne de bunu anlayacak kapasitemiz vardı. Belki olgunlaşa - bilmek için kırk yaşını bekliyecektik. Çok hatalar yaptım. Zararı sadece kendime idi. Gençlik yıllarımda çok kitap okumam gerektiğini nerden bilebilirdim. Bugün, yüz temel eser (100 temel eser) olarak adlandırılan kitap serisini o dönemde bitirseydim; Yirmi beş senedir üzerinde çalıştığım K.Kerim tefsirlerini daha önceden anlamaya vakıf olacaktım. Bugünkü gençlere kitap okumayı şiddetle öneriyorum. Dünya ve ahirette rahat yaşamanın yolu okumaktan geçmektedir.

         1980 darbesi öncesinde, şehre, kasabaya veya köye hariçten (dışarıdan) gelen memurlar, geldiği bölgenin siyasi liderinin selamını görev yapacağı bölgenin ileri gelen siyasi öncüsüne selam getirerek, kendini mensup olduğu siyasi görüşün ellerine sözde teslim ediyordu. Sadece kendi köyümüze değil çevre köylere gelen memurları bile takip ediyorduk. Bizden birisinin geldiğini duyduğumuz zaman seviniyoruz ve en kısa zamanda ziyaretine gidiyorduk. Yani güzelim ülkemizin insanı üçe bölünmüştü. Sağcı, solcu ve İslamcı diye. Hayali düşmanlar ürettik kendi kendimize. Siyasi parti liderleri de halkın bu gafletinden faydalanarak yangının üzerine benzinle gidiyorlardı. Ortalık toz dumandı. Ekonomi çökmüş. Okullar, eğitim ve öğretimden uzaklaşmış. Hızlandırılmış eğitim enstitülerinden üç ayda öğretmen (militan) yetiştirilerek atamalar yapılıyordu. Yani lafın kısası, insanların aklını başından almışlar ellerine tutuşturmuşlar. Akılın yerine de çılgın fikirler yerleştirmişlerdi.

          Halimiz ahvalimiz bu şekilde seyrü sefer ederken, Doğala köyüne şeriatçı bir öğretmenin geldiğini haber verdiler. Öğretmen okula ilk geldiği gün; Bütün sınıflara (üç sınıflı okul) girerek çocuklara otuz iki farzı öğrenmelerini istiyor. Diğer sınıfın öğretmeni karşı çıkınca (sen sınıfına karış), öğretmene ceketini çıkarıp kavgaya davet ediyor. Öğretmende şaşırıyor ve sesini çıkarmıyor. Yani korkuyor.

          Köyde olduğum bir günde, Reis'in Massey ferguson 135'lik traktorüyle öğretmeni ziyaret amacı ile Doğala köyüne gittik. Soguk bir gündü. Motorun üzerinde donduk. Kaptanımız da sakat. Motor kullanması trafik kurallarına aykırı ama mücahitler her şeye katlanacak. Öğretmen, umduğumuzdan daha büyük mücahit çıktı. Erbakan'ın korumalığını yaptığını, onun müsaadesi ile öğretmenliğe başladığını uzun uzadıya anlattı. Doğrusu ben hayran kaldım. Ziyaret sonrası köye dönerken, Reis'inde çok etkilendiği belliydi. Çünkü iki de bir "bizim Yaşar (Yaşar Demir'den bahsediyor) çok pısırık kardeşim" diyor. Öğretmen daha sonraki günlerde köye ziyarete gelmiş. Reis'in evinde misafir kalmış.

        Doğala köyünde bir öğretmenin evinin kurşunlandığı haberi geldi. Evi kurşunlanan öğretmenin bizim mücahit Hilmi hoca olduğunu öğrenince yine Reis'in traktorü ile Doğala'ya gittik. Çakıllı köyü tarafından girişte mezarlığın yakınında bir evde oturuyordu. Evine vardığımızda giriş kapısının çevresini mermiler delik deşik etmiş. Kendisi yere yattığını ve mermilerden bu şekilde yara almadığını anlatıyor. Derinkuyu'nun koministleri yaptı deniyor. Savcı ve karakol gelmiş. İnceleme yaparken öğretmenin hanımı savcı ve askerlere geç geldiniz diye üzerilerine yürüyor. "Kocamın ölmesini mi bekliyordunuz?" diye bağırıyor. Kısa zamanda tayinini yaptırdı gitti. Öğretmen gittikten sonra işin doğrusu öğrenildi. Öğretmen, olay günü akşam ailesiyle birlikte komşusuna misafir gitmiş. Biraz oturduktan sonra evde bir şey unuttuğunu bahane ederek tek başına eve gelmiş. Kapının karşısına denk gelecek şekilde mezarlığa geçmiş, kapı ve çevresine basmış kurşunu. Daha sonra da beni yaylım ateşine tuttu koministler  diye bağırmaya başlamış. Komşular gelmişler, karakola haber salmışlar, savcılığa bildirmişler ama gece değilde sabah saat on da gelmişler. Demek ki istihbarat olayı biliyordu.

          Öğretmen Doğala'dan gitti. 80 ihtilalinden bir hafta önce bizim köye gelmiş. Kullandığı arabanın bağajında çeşitli çap ve markada silah getirerek bir kaç köylümüz bu silahlardan satın almışlardır. İhtilalde bu silahlar numarası ile beraber karakoldan istenmiştir. Köylülerimizde bu silahlarını teslim etmişlerdir.

       1994 yılında İstanbul'a gediğimde, bir ilköğretim okulunda müdürlük yapıyordu. Daha sonra Kartal belediyesinde zabıta müdürlüğü yaptı. Tuzla ilçesine bağlı Akfırat beldesinde AKP'den belediye başkanı seçildi. Daha sonra yolsuzluk olaylarından dolayı görevden alındı. 2007 yılında emekli olan bir arkadaşımı yanına danışman aldı. Ben de arkadaşa hayırlı olsun demek için belediyeye gittim. Arkadaş "seni başkanla tanıştırayım" dedi. Başkanla kapıda karşılaştık. "Arkadaşım Nevşehir'li" deyince "benim korumalarımdan mı?" diye karşılık verdi. Arkadaşıma yukarda anlattıklarımı anlattım inanmadı. "Çok takva ve geleceğin başbakanı dedi. Hafta sonları bakanlar ve İstanbul milletvekilleri hep buraya gelirler  burada çok keyifli vakit geçirirler dedi." Formula 1'in açılışında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan alnından öperken çekilen resmi de belediyenin girişine asmıştı. 2009'da Tuzla belediye başkanlığına kesin gözüyle bakılırken, televizyon ekranında arkadaşımın ve başkanın elleri kelepçeli olarak tutuklandıklarını gördüm. Arkadaşımın suçu; Abant gölü dinlenme tesislerinde seçkin davetlilere verdiği yemeğe beş yüz bin lira fatura edip altına imza atmasıydı. Bunları anlatmamın nedeni; Türkiye'deki siyasetin hiç de görüldüğü gibi olmadığını, haksızlık ve adaletsizlik eskiden vardı. Şimdi de var. Yarın da var olacak. Çünkü siyaseti sorgulayacak bir toplum yapımız maalesef oluşmadı. Hem dünyada hem ahirette bunların hesabını biz vereceğiz.


İlhan PORAZ

24.11.2013


kuyder.com

Yandex.Metrica