Kuyder

Bilge Adam ve Cahil Arkadaşları

14-11-2012   21:28:35

 

           Zamanın birinde büyük bir köyde bilge adam ve arkadaşları yaşarmış. Yeni delikanlı çağına girmişler, geleceğin umut çiçekleri olarak görülüyorlardı. Hepsi yakışıklı, endamlı, boylu poslu delikanlılar. Aynı zamanda her biri değişik okullarda eğitim görüyorlar ve sadece yaz tatili nedeni ile doğup büyüdükleri köye gezmeye gelmişlerdir. Ailelerinin ekonomik durumu zayıf olduğu için, köyde sap-saman,harman ve inşaat işlerinde de çalışarak okul harçlıklarını kazanıyorlardı. O zaman köylerde mesai saati güneşe göre ayarlanırmış. İşe güneş doğarken başlarsın güneş batarken de işi bırakırsın. Yaz günleri de uzun olduğundan kaç saat çalıştıklarını bilmezlermiş. Zaten saate bakmıyorlar ki hep güneşi takip ediyorlarmış.  Bu yorucu mesaiye rağmen gece geç saatlere kadar da köyün içinde,yıkıklarda ve mahalle arasında dolaşır dururlarmış.

            Memleketin her yerinde ortaya çıkan, sağcı, solcu, islamcı (akıncı) ve milliyetci fikirler bu gençler arasında da yer bulmuş, her birinin kendine ait yada ailenin etkisiyle bu görüşlerin birini savunur durumları varmış. Görüş ayrılıkları dostluk ve arkadaşlıklarına engel değilmiş. Fikirlerini ortaya koyarken bile birbirlerine saygıda kusur etmiyorlarmış. O zaman memleketin her yerinde anarşi olayları başlamış, yukarda saydığım görüş sahibi gençler birbirini öldürüyor,yaralıyor yada kavga ediyorlardı. Adeta memlekette akıl tutulması yaşanıyordu. Kimse kimseye doğruyu gösterecek akıl ve zekadan yoksunlaşmıştılar. Adeta kardeş kanı dökülüyordu. Anadolunun yiğit evlatları bir bir harcanıyor, emekleri ve güçleri boş yere tüketiliyordu. Bu köyün gençleri çok şükür akıllarını ön planda tutarak kardeşlik ortamını bozmamışlar.

              Bilge adam ilkokuldan sonra okumamış ama on parmağında on hüner olan bir mucit. Çok çabuk düşünebilen, hazır cevap verebilen bir kişiliğe sahip. Biraz da agır aksak yürür ama bu tanrının ona verdiği bir nimet olduğunu düşünürdü. Dünyayı toz pembe gören bu delikanlılar genellikle postane önündeki ağaca pineklerler oradan kalkıp faatin (Fuat bilgin) kahvesinin önünde dikilirler, bilen sırtlarında sohbete dalarlar, dadaloğlu Nurettin'den sanat müzüğü eşliğinde köyü seyretme faslıyla devam eder. Bu hareketler hergün tekrarlanır ama hiç kimse usanmazmış. Her delikanlının gönlünde de köydeki kızlardan birine aşık olmak yatarmış aşık olduğu kızın haberi olmazmış yada kız erkeğe aşık olursa erkeğin haberi olmazmış. Hatta Fahri ismindeki arkadaşları bir kıza aşık olduğunu söylemiş, sonra da ya ailesi duyarsa diye sokaktan geçmeye korkmuş zar zor ikna etmişler yoksa korkudan bayılacak duruma gelmiş. O zaman elektrik almadan aşık olunduğu yıllarmış. O günün insanı daha enerjik ve daha kuvvetli imiş ama bu enerjisini bağda,bahçede,tarlada,ahırda ve samanlıkta harcıyormuş. Başkasından elektrik almaya ihtiyacı yokmuş.Bazı sünepelerde kahvelerde pişti oynayarak enerjilerini harcarlarmış. Bilge adam ve cahil arkadaşlarının böyle kötü alışkanlıkları yokmuş, sadece delikanlılığın vermiş olduğu   vur patlasın çal oynadın havası varmış. Bu da normal sayılırmış.

              Bir yaz boyu köyde çalışmışlar, eğlenmişler ve fikri tartışmalar yaparak tatilin son günlerine gelmişler. Köyde de harman kalkmış, kabak- bostan, bağ ve bahçe  bozumları bitmek üzere, hem de evin kışlık yiyecek, giyecek ve yakacak hazırlıkları yapılıyor aynı zaman da hayvanların kışın yiyecekleri depolanıyor.Köyde herkes hummalı bir şekilde çalışırken bilge adamın arkadaşları da köydeki kalan son günlerin zevkini çıkarmaya çalışıyorlardı ki, Mehmet ismindeki arkadaşlarının ayağını pırhıttığını (incittiğini) duydular. Bu üzücü haber arkadaşlar arasında hemen duyuldu. Bilge adam arkadaşlarına haber göndererek akşam Fatin (fuat bilgin) kahvesi önünde buluşup geçmiş olsuna gidilecek demiş. Kaza olayı şöyle olmuş; Kaledamın arkasında, ahırdan kaçan bir hayvanı yakalayıp sahibine teslim etme düşüncesiyle kovalarken ayağını incitmiş. İyilik etmek isterken böyle marazda oluşuyor.

           Bilge adam ve arkadaşları akşam olunca kahvenin önünde toplanmışlar ziyaretle ilgili konuyu görüşmüşler. Bilge adam dahil toplam onbir kişiler. Giderken nasıl bir hediye alınması konusunda herkes görüşünü  açıklamış. Bakkal olarak köyün meşhur bakkalı pataş emmide (Allah rahmet etsin) karar kılınmış fakat detayda antlaşma sağlanamayınca bilge adam son noktayı koyuyor. Bilge adam diyor ki; Arkadaşlar!" bu ziyareti aynı zamanda büyük bir şakaya döndereceğiz" dedi. Şakanın detaylarını da şöyle açıkladı; " Silima'nın (Selim Altaş, Allah rahmet etsin) evinin arkasındaki yıkıklardan(virane evlerden,şimdi buralar Yılmaz mahallesine giden yol geçti) kese kağıdına kuru eşşek tezzeği toplayacağız üzerinede fındık-fıstık alırız" dedi. Cahillikleri sadece bu olaya ait olan arkadaşları da onaylayarak, olay mahalline giderek kibrit yakarak aydınlattıkları ortamda gereken malzeme bulunmuş ve misafirliğe gidecek malzeme hazırlanmış oldu. Mehmet'lere doğru yönelindiğinde artık gülmekten abdestleri bozulmuş.

          Mehmet'ler kalabalık bir aile. Dede, ebe,anne ve yedi kardeşten oluşuyordu. Asil, mütevazi, kültürlü ve misafir seven bir aile, hele annesi Mehmet'in arkadaşlarını çok sever ve hepsine kendi çocukları gibi değer verirdi.(Bu ailenin başta annesi olmak üzere bütün geçmişlerine Allah gani gani rahmet etsin.Makamları cennet olsun). Kapılarını açıp buyur ettiler, o kadar çok sevindiler ki, zaten misafiri seven aile, oğullarının arkadaşlarının geçmiş olsuna gelmeleri onları fazlasıyla memnun etti. Ortaya bir sofra serdiler, evde ne kadar Allah'ın verdiği nimet varsa hepisini misafirlerine ikram ettiler. Kavun,karpuz,üzüm,devramber çekirdeği, kabak çekirdeği, bal ve pekmez hepsi hormonsuz ve hepsi yerli üretim.

           Yediler, içtiler ama yapılan şaka bu duruma hiç uymadı. Nuri ve İrfan kendi aralarında gizlice konuştular; İrfan dedi ki; "yer yarılsada yerin içine girsek". Nuri'de başını salladı, haklısın anlamında! o kadar çok gülüyorlar ki,fakat ev halkı tabi ki bilemez. Kese kağıdını Nuri ile İrfanın yanına koymuşlardı. Onların yanında da dört -beş yaşlarında çocuk uyuyordu, bir süre sonra çocuk sağa sola dönmeye başladı. Eyvah! çocuğun burnu koku aldı galiba dediler ama çocuk uyanmadı. Artık vakit bir hayli ilerlemişti. Misafirler gülmekten, evdekiler de gündüz çalışmanın vermiş olduğu yorgunluktan uykular gelmeye başlamıştı. Bilge adam musade istedi. Evin büyüğü ziyadesiyle memnun olduklarını,şeref verdiklerini güzel bir dil ile anlatarak "musade sizin " dedi. Kapıdan dışarı çıkınca hepsi yaptıklarına pişman olmuşlardı. Orta yolda çeşmenin arkasına saklanmışlar Mehmet'in tepkisini beklerken bir gürültü koptu. Eyvah Mehmet hakaretler yağdırarak geliyor.Girecek delik aramışlar ama nafile, yapılanın çok yanlış olduğunu, özür dilemenin bile bir faydasının olmayacağı bir şaka yapılmış. Ama O büyük insanlar bu cahil tayfanın kusurunu hemen affetmiştir. Çünkü onlar bu gençleri kendi çocukları gibi severlerdi. Bu ailenin ahirete göçen başta annesi olmak üzere hepsine Allah rahmet etsin. Makamları cennet olsun.Dünyada olanlarına da sıhhat, afiyet ve güzel bir ömür yaşamayı nasip etsin.

 

İlhan POYRAZ

14.11.2012

Yandex.Metrica