Kuyder

Ayakkabıların içine su doldurmuştuk


 

 29-Eylül-2011  23:30:22

Ayakkabıların içine su doldurmuştuk

     1.Bölüm                                   1

 Not:Bu yazı 1967- 1970 yıllarındaki Ramazan aylarını ve çok sevdiğimiz ama burnumuzdan getirdikleri teravih namazlarını kendi penceremden aktarmaya çalışacagım.Bu arada yaşadığım ve şahid olduğum okulda,mahallede,evde ve sokakta olan olayları yazı dizisi halinde yazmaya çalışacağım.İsmi geçecek kişilerin ölenlere Allah'tan rahmet,yaşayanlara da güzel bir ömür diliyorum.Hata ve kusurlarım olursa şimdiden özür diliyorum.Anlattığım olaylarda yanılgı,eksik yada ilave yapmak isteyen olursa,yorum köşesine yazmalarını rica ederim.Selam ve saygılarımla 24.09.2011

 

 

 Bismillah Bizim çocukluğumuzda Ramazan ayı Şubat-Ocak aylarına denk gelirdi.Havalar çok soğuk ve çat ayaz olurdu.Yerde bir metreye yakın kar bulunurdu.Oruç başlamadan önce evlerde hazırlıklar başlardı.Şehre gidilir meşhur okyay helvası ve tahin alınırdı.Evde bunların bulunması biz cocuklar için ramazanın yaklaştığının belirtisi idi.O zaman iftar ezanı için Ankara'ya bağlıydık.Ankara radyosu ezana başlayınca camiinin imamı olan dayım bilende tüfek atardı.Akşama türlü yemekler yapılırdı.Yemeklerin tamamı tandır yemeğiydi.Leziz ve nefis, tadına doyum olmazdı.Şimdiki çocukların yemek yemediğinden anne ve babalar şikayetci,ama çocuklar yemeklerden lezzet aldıklarını sanmıyorum.Erzakların olduğu evde en az on küp olurdu,pekmez,çalma pekmezi,kabak pekmezi,biber turşusu,domates turşusu,kelek turşusu,armut turşusu vs.

 

 

                                                2.Bölüm

 

 
Sadece küpler değil,küpecikler ve peynir çömlekleri ile dolu idi.Bizim odada soba yoktu,iskembe ile ısınırdık.O iskembenin etrafına dizilirdik büyükler masal anlatırlar biz dinlerdik.Bazen iskembenin içine girip çaktırmadan ayak kıdıklardık ufak çaplı kızışmalar olurdu.Gündüz kızak kayardık pantollar ıslanırdı kimseye görünmeden iskembenin başına geçerdik,pantolu kuruturduk.Akşam olunca iftar sofrası kurulur.Yemekler yenir,akşam namazları kılınır,teravih hazırlıkları başlar.Mahalledeki emsallerimin bir kısmıyla bizim evde buluşur abdestleri alır camiinin yolunu tutardık.
 
 
Dışarı çok soğuk.O zaman sırtımızda mont,gocuk gibi şeyler yok.Annemizin ördüğü kalın kazak,ayagımızda lastik ayakkabı,büyüklerimizde de mest ayakkabı bulunurdu.Evde abdestleri tamamlar camiiye doğru yol alıken,bir defasında Ömer benim çışım aktı der demez duvarın dibine durdu.Neyse çocuguz ya önemli değil.Arada bir kaç fire daha veriyorduk.Yarı abdestli yarı abdestsiz camiye ulaşıyorduk.Evimizde camiye en fazla üçyüz metre idi.
 
 
 
 
 

 

3.Bölüm

 

Sokaklar karla dolu oldugu için,açılan çığır yoldan yürümek zorundaydık.Havadaki ördekler gibi yerdede biz tek sıra halinde yürürdük.Birbirimizi karın içine yiter kardan adam olurduk.rn Böyle zamanlarda güler oynarken,okulda,evde,sokakta hayat farklı yaşanıyordu.O dönemde,insan hakları,çocuk hakları varmıydı bilmiyorum.Hatta hukuk devletinde yaşadığımızı dahi çok sonradan öğrendim.

 

 

 

 Babalarımızın eti senin kemigi benim diye emanet ettigi öğretmenler ki,iyileri tenzih ederim.Bir çoğu piskopattılar.İkinci sınıfta Gürbüz öğretmen,kalemini kaybetmiş,sınıfta çaldılar diye bir çok arkadaşımız her gün dayak yediler.İlk ders kalem için matem tutardık,ikinci ders kendine göre çaldığını zannettiği arkadaşlara dayak atardı.Bu arkadaşların intikamını ben aldım.Ogünleri hatırlayan olursa,kibrit kutusunun içiyle telefon yapmıştık.Benim yaptığım ipten iki ucuna kibrit kutusu bağlı telefonu beğendi.İlk görüşmede ne söylediğimi hatırlayanlar mutlaka vardır.Üçüncü sınıfta yaşar Keser diye bir öğretmen geldi,oda vekilmiş,en hafif cezası kara tahtanın önünde tek ayak üzere durmak.Burada babalarımızı,ablalarımızı ve abilerimizi okutan,onlara gerçek emek sarfeden köyümüzün medarı iftiharı Sadık(bilgin)öğretmeni rahmet ve minnetle yadediyoruz.

 

  Sokakta da ayrı bir dram yaşardık.Ömer emmim(kürt hasan emmimin oğlu)sokakta karşılaştığımızda kaçamazdık,kulagımdan tutar kıvratır kıvratır uyuşup düşecegim zaman bırakır,elimede elli kuruş verirdi,tabi paraya o an sevinemezdik çünkü kulak ağrısı uzun sürerdi.Hamit(çavuş)emmim yanına çagırırdı bizde bir şey söyleyecek sanırdık,kafamızın ortasında baş parmagını bir oynatıdı orta parmagının boğumu küt diye kafamızda ses duyardık.Evdede dayak faslı eksik olmazdı.Her şeye rağmen bizim bu günlere gelmemize vesile kılan Allah\'a sonsuz şükranlarımı arz ederim.rn Çocuklugumuzda şöyle bir tabir kullanırdık...Çin işi Japon işi bunu bilen bir kişi...tekerlemesini söyledik.Ama Çin malı oyuncaklarımız yoktu.Evde körebe,el el üstünde kimin eli var,he-be bazende ahdaşı sekerdik.İskembenin etrafına dizilir güzel şakalar yapılırdı.


Teravih vakti yaklaştıkca heyacan doruk noktaya ulaşırdı.Hele bir de mevlüt okutuluyorsa şeker dağıtanı dört gözle takip ederdik.Önümüze yalıklarımızı sererdik,yaşlı amcalar ceplerinden bir yalık çıkarırlardı inanın kadınların baş örtüsü büyüklüğünde,bunlar hijyenik degildi ama o zaman ortalıkta mikrop yoktu.Şimdi yedi yaşındaki kızım benim su içtiğim bardaktan su içmiyor.Belki haksızda degil,ortalık mikrop kaynıyor.Ramazan bitip bayram geldiğinde büyüklerin ellerinden öperdik.Onlarda mevlütlerde yalıga(mendil)koyup eve getirdikleri şekerlerden ikram ederlerdi. O kadar tatlıydılar ki bi daha verse diye eline bakardık.
 
 
 
 
 

 4.Bölüm
 
 Şeker dagıtma işinin piri Yaşar taşkıran'dı (kör yaşa).Çok kıvrak bir şekilde önlüğü beline takar,şekerler torbadan dizliğe dökülür ve ön sıralardan başlanırdı.Biz çocuklara arkada sıra gelene kadar bir dağıtıcıya bir de önümüze serdiğimiz yalığa bakardık.Gazaahmet her zaman dağıtıcıyla ağız kavgası yapar,bana niye az veriyorsun diye.Gazaahmet emmi uzun boylu,kilolu oturduğu zaman en az beş kişilik yer kaplar.Uzunca bir pardüsesi vardı.Pardüsenin ne renk olduğunu bilmek cok zordu, çünkü o zamanlar giysilerin yarısı yama (yırtılan yere bez parçası dikmek) olurdu.Yamanın aynı renk ve ipliğin uygunluğuna dikkat edilmezdi.Benim çorabımın altı ve üstü yama olurdu.Öğretmenlerde yırtık gelmeyin ama yamalı olsun derlerdi.Pantolanlarımızın arkasıda yamalı olurdu.Gazaahmet emminin pardüsesinin rengini, yamalığın çokluğundan dolayı veremiyeceğim.Velhasıl yaşar amcayı kızdırırdı.Biraz açılınca konuşmaya devam eden gazaahmedaya bir şeker daha bırakırdı.
        Biz arkadaşlarla (hayri,ömer,nihat,eyüp,ramazan,bünyamil daha bir çok arkadaş) camiiye yaklaşırken camiide gülmiyelim diye birbirimizi uyarırdık.Kapıdan içeri girdiğimiz an zın zın osman' a sağ tarafta oturmuş her gelen çocuğa tembih ediyor,gülerseniz döverim,dışarı atarım ha diye.Biz zaten gülmek için camiiye gitmiyoruz ki,teravih namazı çok övülen,içinde ilahiler okunan,sonlarına doğru elvada ramazan diye ilahiler okunan,mevlüt şekeri dağıtılan yani biz çocuklar için ortam çok güzel.Yatsı namazının ilk sünneti kılınır arkasından dört rekat farz kılınır ve son iki rekat sünnette kılınır, buraya kadar olumsuzluk yok.Teravih için müezzin kamete başlayınca gülme hevesi olanlar kimin yanına gitsek diye plan kurmaya başlarlar.Zaten namaza başlamadan önce çocukları büyüklerin yanına alırlardı.Fakat şeytan öyle dürterdi ki,ilk secdeye gidildiğinde onlar kafasını kaldırıp arkadaşının yerini öğrenmeye çalışır.Cemaatin secdede olduğunda çocukların kafası gelengi(tarla faresi) kafası gibi havada kalır.İlk dört rekattan sonra yer değiştirmeler başlar.Namazın ortalarına doğru kıkırdamalar,pıskırmalar ve hafif gülme sesleri gelmeye başlar.Secdeye gidildiğinde ayak kıdıklamalar gülme olayını hızlandırır.Bununla birlikte tak tuk ,şak şak sesleride peşinden gelir.Tutta bağla çocukların ağzını,gülmekten göbeğimiz oynamaya başlar,mezhep imamlarına göre abdest bozulur.zaten bir kısım arkadaşlar camiye girmeden bozdulardı.Hoca selam verir vermez zın zın osman,kör yaşa,tom tom ömera kolumuzdan tuttukları gibi dışarı.Bu olay otuz günlük teravihde tekrar eder.Her gün namazın ortalarına doğru sille tokat dışarı atılırız.Bir günde çocuğun biri  önündeki arkadaşının ayağını kıdıklayım derken hacı Ürüstemanın ayağını kıdıklamış  sonrada yanlış ayak kıdıkladığını fark etmiş saftan çıkmış başka tarafa geçmiş.Hoca selam verince ürüsteme geri dönmüş arkasındaki adama bir tokat vurmuş.Neyse arefelerde kurtlar kuşlarda oruç tutarlarmışya bizim heyacan doruk noktaya ulaşıyor.Fakat bir türlü namazın sonunu bulamıyoruz.Her gün soğukta dışarda kalıyoruz.Ramazan dediki,her kes ibriklere su doldursun.Cemaatin ayakkabılarına su dolduralım der-demez hepimiz birer ibrik aldık ayakkabıların içine su doldurduk.Sonra korkmaya başladık.aşağı mahalleden gelenler kaçtı,bizde dış duvardan neticeyi öğrenmek için cemaatin çıkmasını bekledik. Çıkan cemaat ayakkabısına ayağını sokunca su pörtlüyor.Ne olmuş bu ayakkabılara diyorlar,sonra kafaları dank etti ha camiiden kovdugumuz sıpalar yapmıştır dediler,biz hemen oradan kaçtık.Mübarek günler olması nedeni ile muhtarın odasına çagırtmamışlar.Yoksa yanmıştık.Bizim köyde muhtarlar Cumhurbaşkanını,bekcilerde muha
fız ordusu askeri sayılırdı.Korktuğumuz başımıza gelmedi ama bizim yaptığımızda hoş bir hareket değildi. bitti.        İlhan POYRAZ                                            
  SON
 
 
 Bu Güzel Yazıları Bizimle Paylaşıp Okuyanları O  Günlere Götüren İlhan POYRAZ'a teşekkür eder Güzel Yazıları'nın devamını bekleriz.

kuyder.com

 

Yandex.Metrica