Kuyder

Aşk ve Matem Üzerine bir Yazı

17-09-2014   18:30:49

 

AŞK VE MATEM ÜZERİNE BİR YAZI

         Önceki yazımda aşk ve matem (yas) konularında yaşadığım anılara (hatıralara) değindim. Aklı başında olan her insanın yaşayabileceği türden şeyler; olması gereken ahlaki, manevi, gelenek ve göreneklerimize aykırı yanlışlıklar yapmamak, helal süt emdiğimizi ispat edebilmektir. Elbette ki, ben meleğim demiyorum ama vicdanım beni merhametli olmaya çağırıyor. Şeytanın tuzaklarına karşı uyarıyor. Hayvanlardan çok farklı olduğumu hatırlatıyor.

         Mustafa isminde Balıkesir'li bir okul arkadaşım vardı. Ağzıyla (ıslığıyla) çok güzel kaval çalardı. Zaman zaman okulun en üst katına çıkar pencereden Piyorloti'yi seyrederken Mustafa'dan kaval dinlerdim. Çok da hüzünlendirici parçalar çalardı. Allah vergisi bir meziyet. Mustafa on dört yaşında evlenmiş, eşi memleketinde idi. Hafta sonları, Bayrampaşa'da oturan abisinin yanına giderdi. Bir gün Mustafa'yı çok hüzünlü ve ıstırap içinde gördüm. Durumunu sorduğumda bana şu acıklı hikayesini anlattı; " Abimlere gittiğimde komşularının kızı Zeynep bana sevgisini belli etti. Ben de bu sevgiye karşılık verdim. Ne zaman kaval çalsam balkondan beni dinler çok mutlu olurdu. Gel zaman git zaman bu aşk bayağı ilerledi. Bu işin sonunun iyi olmayacağını düşünerek balkona çıktığı bir günde ona evli olduğumu söyledim. Çıldırmış gibi çığlık atarak içeri kaçtı. Bir hafta sonu geldiğimde, Zeynep'in hasta yattığını, felç geçirdiğini duydum. Belki şifa olur diye sokağa çıkıp kaval çaldım. Balkona çıktı geldi. Ağzı eğrilmişti. Yaptığını beğendin mi? Mustafa" dedi. "O an için yer delinse de yerin dibine girseydim. İnsanlığımdan utandım. Kendimi hiç bir zaman affetmiyeceğim" dedi ve ağladı.

         Aşk ve sevginin olduğu yerde, rahmet ve bereket vardır. Aldatmanın ve yalancılığın olduğu yerde, göz yaşı, hüsran, nefret ve yakılan can vardır. Onun için Allah, Rahman ve rahimdir. Sevgisi her şeyi kuşatmıştır.

         Leyla'ya aşık olan Mecnun Çöllerde gezerken Ceylanlara rastlamış, Onlara şöyle seslenmiş;

 "Sizi Allah'a salarım çölün Ceylanları!

  Söyleyin bana

 Leyla sizden mi yoksa Leyla beşerden midir?

 Abdülkadir Geylani'de Allah'a olan aşkını şöyle dile getiriyor;

 "Ben susuzluk mu çekerim sen her pınardan akan su iken

Ben dünyada zulme mi uğrarım sen benim yardımcın iken"

       Samimi aşk neticede Allah'ı da bulmaya vesile olur. İnsan zamanla bir çok şeye aşık olabiliyor. Her özlem duyduğuna kavuşunca sevgisine karşılık bir değer ifade etmediğini anlıyor ve sonunda her şeyi yoktan var eden Allah'ı keşfediyor, işte gerçek aşk buymuş, gerisi heva ve hevesmiş diyebiliyor.

        Ben de ilk aşkı sonsuz (ölene kadar) olacağını düşünüyordum. Sevgiliye kavuşunca, o ebedi sürecek dediğin aşk bitiyor. Yeni arayışlar içine giriyorsun, para kazanıyorsun, altında sıfır arabaların oluyor, çoluk çocukların oluyor, yazlık - kışlık evlerin oluyor ama yine içini memnun edecek bir hazza (sevgiye) kavuşamıyorsun. Yani dünyalık nimetler insana gerçek aşkı kısa yaşatıyor. Kavuştuğun her özlem sonradan sana sıkıntı verebiliyor. O zaman gerçek aşk var mıdır? ya da gerçek aşkı nasıl bulabileceğiz? Eğer gerçek aşk bulunmazsa insanın içindeki mutsuzluk hep var olacak mıdır? Hz. İbrahim'in güneş ay ve yıldızlarda aradığı mecazi tanrıyı biz de dünyalıkta arar dururuz ama arayan da mutlaka gerçek aşkı bulur.

        Ben de aradığım aşkı, beni yaratan, dünya nimetleri veren, vahiy ve akıl yoluyla eğriyi doğruyu gösteren Allah'a aşık oldum. O'nu o kadar çok seviyorum ki, Öldüğüm gün benim için de düğün günüm olacak. Çünkü O benim her şeyim. Bana her şeyi veren O'dur. O'nun yolunda ölmek ölümlerin en güzeli değil mi? O'nun verdiği her şey bedava. Bir de öbür dünyada vereceklerinin ise sınırı yok. Böyle bir Allah'a aşık olunmaz mı? O havamızı kesse hemen ölürüz. Denizde balık misali, denizin kıymetini bilmeyen balık denizden kaçamayacağını bilmez, kaçmaya kalksa hemen ölür. Balığı yaşatan, yediren, içiren ve besleyen nimetler sadece denizde mevcut ama balığa bunu anlatamazsın. Balık deryada yaşadığını bilmez. İnsanda öyle Allah'tan kaçamaz ama kaçamıyacağı Allah'ı tanımaz.

        Matemlerimiz de var. Bunlar dünyada iken çok sevdiklerimizi kaybetmenin bir bedelidir. Bazıları tarihin derinliklerinde kalmıştır ama her hatırlanış bize acı verir. Peygamberimizin sevgili torunu hz. Hüseyin'in Şehid edilişi böyledir. O'nun matemi İslam coğrafyasının bağrına saplanmış bir hançerdir. Hala bu hançer yarası Müslümana matem tutturmaktadır. Sadece Muharrem ayında değil Peygamberimizi her hatırladığımızda, O'nun ehli beytini de selamlıyoruz. Acılarını kendi acımız hissediyoruz. Sevdiklerimizin de ölümü bize matem tutturur. Zulüm ile öldürülenlerde matemi hak eder.  Yaşamımızda, ölümümüzde Alemlerin rabbi için olsun. Aşkımızda matemimizde O'na yaraşır bir güzellikte olsun.

  "Gökyüzünün bir rengi daha varmış 

Geç öğrendim taşın sert olduğunu

Su insanı boğar ateş yakarmış

 Her doğan günün bir dert olduğunu

İnsan bu yaşa gelince anlarmış"

Cahit Sıtkı Tarancı

 

İlhan Poyraz

07.09.2014

Pendik

 

 

 kuyder.com

Yandex.Metrica