Kuyder

15 Günlük Tatil Notlarım-4

10-08-2013    17:51:36

TATİL NOTLARIM-4 (NİĞDE ZİYARETİ)

        Samimi dostluklar, arkadaşlıklar tabiri caizse yastık altında saklanan veya çeyiz sandığında muhafaza edilen mücevherata benzer. Çünkü hakiki dostta bir şeyler hissedilir. Sakin gülüşlüdür. Doğal ve rahat hareket eder. Dostun yanında insan kendini hep güvende hisseder. İşte bu içerikte olan kıymetli kardeşim, köylüm, çocukluk ve gençlik arkadaşım, dünyanın neresinde olursa olsun hep hatıralarımda,  anılarımda zikrettiğim, sanat müziğini bize sevdiren ve bizi söylediği şarkılarla hülyalara daldıran kıymetli dostum Nurettin Karasu. Köye geleceğimden haberdar olduğu için Niğde'ye davet etti. Bu davete sevinerek perşembe günü  Niğde'ye geleceğimi bildirdim. Ziyaret günü erkenden kalktım. Kahvaltımı yaptım. Evdekilere, Allah'a ısmarladık diyerek, Rabbimin bize büyük lutfu olan bineğimize atladık doğru Niğde.

          Niğde ile Nevşehir bizim köye yaklaşık olarak eşit uzaklıktadır. Her ikisinin uzaklığı da altmış km civarındadır. Çocukluğumuzda Niğde pazarına, bizim köyden mal satmaya giderlerdi. Biz de kamyonun kasasında, malların yanında bu ilimize giderdik. O zamanlar küçük bir şehirdi. Bir tek çarşısı vardı. Mal pazarı şehrin alt kısmında, topraklı bir alandı. Bir de seksenli yılların başı idi, Suat enişteyi askere uğurlarken, Hayri Çetinkaya ile birlikte bu şehre bir ziyaretimiz olmuştu.

 

          Seksenli yılların başı, parasızlıktan it kırktığımız ( makasla koyunun yününü traş etme) günlerdi. Köyümüzün gençlerinin bir kısmı askere gitme hazırlıklarının sonuna gelinmişti. Biz emsal oldukları için bayağı bir eğlenmiştik. Köyden ayrılacakları günü köyün ortalık yerinde bir dua yapıldı. Askerlere haşlıklar verildi, ağıtlar ağlandı, veda kucaklaşmaları bazen yanlışlıkla iki üç sefer oluyordu. Köyde heyecanlı bir gün daha yaşanıyordu. Askere gidecekler bir türlü sevdiklerini bırakıp hazır bekleyen münibüse binmek istemiyordu ama başka bir alternatifleri de yoktu. Göz yaşları ile beraber akan burunlarını da ellerine kıstırılan yağlıklara (mendil) silerek münibüse doğru hareket ettiler.  Askerleri rahmetli cıdanın münibüsü Derinkuyu'ya kadar götürecek

ti, oradanda her asker adayı gidecekleri bölgelere dağılacaklardı. Hayri ile benim cebimizde para yoktu ama enişteye Niğde'ye kadar refakat etme isteği vardı. Köyün alt başına kadar yürüdük. Kurugöl tarafından gelen arabaya (kamyona) el kaldırdık durdu ve bizi aldı. Derinkuyu'da indik, adam para istedi bizde ceplerin asdarını dışa çıkarttık, adam kafasını sağa sola kıvrattı ama yapacağı bir şey yoktu.  Niğde yoluna durduk, her geçen arabaya el kaldırdık vicdanlı bir vatandaş bizi kamyonun kasasında Niğde'ye kadar götürdü O'na da para veremedik. Şehir çok küçük olduğu için en

işteyi bulduk, şehri birlikte dolaştık. Karnımız acıktı, eniştenin asker haşlığından bir karpuzla iki ekmek aldık, şehrin bir caddesi vardı orayı da gelişli - gidişli ayırmışlar ortadaki refüj bayağı geniş olmuş. Bizde yolun orta refüjünde dalın altında, karpuzu kırdık köy usulü yerken arada geçen arabalarda bizi seyrediyorlardı. Çok şükür karnımız doydu, oradan kalktık terminale enişteyi bıraktık geri dönüş başladı ama bizde de korku başladı. Derinkuyu yol ayrımına kadar yürüdük. Her geçen arabaya el kaldırdık yine Allah'ın bir merhametli kulu bizi kamyonun kasasına aldı. Hayri diyor ki; "Derinkuyu'da iner inmez kaçarız" ama biz daha inmeden şöför yanımıza geldi para istedi biz yine ceplerin asdarını gösterdik. Adam, kızgınlığını belirtmek için bir sağa bir sola kafasını kıvrattı gitti. Kim bilir yolda gelirken bizden alacağı parayla ne hayeller kurmuştur. Güzel bir oh çektik. Maceranın yüzde seksenini tamamlamıştık. Geride Derinkuyu'dan bizim köy kalmıştı arası on beş km. Bizim köy yolu üzerine gittik, yine bir kamyon denk geldi, kasasına atladık tozun toprağın içinde, akşamın yakın bir saatinde köye ulaştık. Karnımız çok acıkmıştı. Hayri'nin annesi (Sadiye nene) Allah gani gani rahmet etsin, bize yumurta pişirdi, yanında marulmaydonoz (ağustos ayı) yufka ile bir sardırdık ki, kilo sorunuda yoktu o zaman, kaç ekmek  yediğimizi gülmekten sayamadık.

      Derinkuyu - Niğde arası yol güzel, seyir halinde giderken Misli ovasını gördüm; yetmişli yıllarda iki yaz patatese sucu durmuştum. Misli ovasını az geçince yeni bir yol yapımı çalışmaları var. Bizim köy Muhtarının bahsettiği bu yol bizim ketirlerden geçecekmiş. Muhtar Ömer'de köyü bu yol üstüne kurmayı planlıyor. "hayali olanlar asla uyumaz." diyordu bir psikolog yazar Karnige. Tren yolu yaklaşım mesafesi ve uyarısını gördüm ama hiç farkında olmadan tren raylarının üzerinden geçtiğimi fark ettim. Kendi kendime ben mi dalgınım yoksa dur işareti mi yok diye hayıflandım. İyi ki tren falan ortalıkta yoktu. Nurettin'le eski terminal binasının bulunduğu yerde buluşacaktık. Sorarak binanın olduğu yeri buldum, az sonra da Nurettin geldi. Şehrin içinde bulunan Bilgin plastiği ziyaret ettik oradan yürüyerek öğretmenler lokaline gittik. Tarihi bir binanın restore edilerek güzel bir çay bahçesi haline getirilmiş.Sohbet ve çay ikisini harmanlarken Cafer hoca geldi. Cafer hoca köyümüzde uzun süre öğretmenlik yaptı. Bekarlar kasabasından ve bizim köyden evli. Birlikte öğretmen lokalinden kalktık Selçuklu eseri olan bir camiide öğle namazı kıldık.

         Namaz kıldığımız Camii de mihrabın sol yanına orta büyüklükte duvara Türk bayrağı monte edilmiş. Doğrusu dikkatimi çekti. Bence milli ve geleneksel işaretler camilerin minarelerine asılabilir ama Camii'nin içine kıbleye hiç uygun olmamış. 

         Namazdan sonra çarşıda adını yanlış hatırlamıyorsam yeşilova ya da yeşilpınar lokantasında, Cafer Hoca, ben, Nurettin'in bacanağı Mehmet Hoca ve Nurettin, hoş sohbet kıvamında nefis yemeklerle karnımızı doyurduk. Yemekten sonra Niğde kalesine çıktık. Tarihin yaşaması ve yaşatılması güzel bir olay. Kale'nin etrafı da park yapılmış, Niğde'lilerin hizmetine sunulmuş. Bu hizmetler mutlaka takdir edilmeli ve halk tarafından korunup kollanmalı. En iyi yatırım gelecek nesiller için yapılan yatırımlardır.

           Buradan Nurettin' in bacanağı, Beden eğitimi ve Basketbol hocası olan, o bölgede elde ettiği başarılarından dolayı sevilen, sayılan değerli hocam Mehmet bey'in evine misafir olduk. Mehmet bey'in kıymetli eşi, Nurettin''in kıymetli eşi ve çok değerli kızı Melise ile tanışıyoruz.  Bu kardeşlerimden Allah razı olsun bize kendi elleriyle yaptıkları pasta ve börekleri ikram ettiler. Hoş sohbet ile birlikte bu leziz ve nefis yiyecekler için rabbimden, kendileri için en acil isteklerini yerine getirmesi için, içimden dua ettim. Buradan da yine onlar için rabbime dua ediyorum. Rabbim ne istekleri varsa versin. Ömürlerini güzel ve bereketli kılsın. Ayrıca Melike'ciğime kendi arzu ettiği şeylerde rabbim üstün başarılar versin. İkindi namazını evde kılıp musade isteyip evden ayrılıyoruz.

            Niğde üniversitesi ve kampüsü çok modern yapılmış, göz doldurucu bir görüntüsü var;  benim oğlum Muhammet Halil'de bu okuldan mezun oldu. Meşhur koyunlu halı fabrikası önünden geçerek, Nurettin'in ev sahibi olduğu "Toki" evlerini gördük. Akşam vakti yaklaşmıştı, Muharrem Hocayı da (Çiftçibaşı) telefonla aradık, sağolsun meşguliyetine rağmen bize zaman ayırdı ve öğretmenler lokaline dönerek orada buluştuk. Yine eski yılların verdiği samimi ve dostane tavırlarıyla kucaklaştık. Kısa da olsa hoş sohbet ortamı oluştu. Muharrem hoca, gençlik yıllarımızın arkadaşı, bir çok ortak anılarımız var. Bizim gibi siyasette hızlı değildi ama olayları iyi takip ederdi. Yetmişli yıllarda çevresi genelde sol görüşlü idi, bu durumun etkili olduğu düşünülebilir. Şimdi Niğde'de iyi bir kariyer elde etmiş ve bu durumunu başarı ile sürdürüyor. Birlikte akşam namazı kıldık, namaz sonrası hem dostlara hem de güzel ilimiz Niğde'ye veda vakti gelmişti. Bir gün çok çabuk geçmişti. Niğde'yi  planlı bir şehir olarak ve insanlarını da daha sıcak kanlı olarak hissettim.  Allah ömür verir de emekli olursak, Niğde'ye yerleşmeyi düşünürüm. Ekşi elmasına bayılırım. Eskilerin güzel bir deyimi var; "Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül bir dost ister kahve bahane." Şu ölümlü dünyada bize ahireti hatırlatacak ve ahiret için çalışılacak bir ortam oluşturmak. Dünyalık isteyenlere de Allah istediklerinden fazlasını versin.

         İnsan ömründe güzel bir gün geçirmek ve günü tatlı bir şekilde sonlandırmak çok az rastlanan bir olaydır. Bugün benim için az rastlanan günlerden bir gündü. Gece köye döndüğümde, annemi kapıda beni beklerken buldum. 

 

İlhan POYRAZ

05,08,2013

 kuyder.com

Yandex.Metrica